Kendini bağışlama sanatı

A -
A +

Bir yerde bir ‘süper maç’ oynanıyor, döner bıçakları, baltalar ve sopaların haddi hesabı yok.. Öte yanda bir yarış yapılıyor kazanamayan kazananın yanına koşup ‘iyi ki rakibim sensin, seninle yarışmışım’ havasında. Fark budur..

Biz bu başlıktaki konuda çok hünerliyizdir.. Başkalarının bağışlamasını beklemeden kendimizi hemen bağışlarız, ki akşam rahat uyuyalım..
Oysa..
Ben bir sahne gördüm..
Tam 170 ülkeden fazla madalya kazanmış olan Michael Phelps daha kazanacak birkaç madalyası varken koştu annesini eşini ve bebeğini öptü..
Rol çalmak için değil, insanüstü işler başarırken bile insan olduğunu hatırlayarak ve göstererek cümle aleme..
Bir sahne gördüm..
Maç bitmiş çoktan; ama rakip taraftarların otobüsünü taşlayan ve maç oynanırken kendi kalecisinin üstüne meşale yağdırıp terör estiren insan oldukları şüpheli birileri vardı..
Bir sahne gördüm..
Kaybettiğinde hiçbir seronomiye katılmayanlara ders verir gibi, üstelik lotarya çekişinde kaybettiğinde bile koridor oluşturup kazananı alkışlayan bir takım vardı.
Saygıyı dibine kadar hak etmişlerdi..
Paçasından döner bıçağını çıkarıp sallayan da iki bacağının üstüne yeni kalkabilmiş bir ‘homo sapiens’, kaybettiğinde rakibinin köşesine gidip rakip hocanın veya koçun elini sıkan da..
Birileri sporcu yetiştirebilen bir yerlerde yaşıyor..
Bizler ise seyirci bile yetiştiremeyen bir ülkede..
Yönetici sporcuların önünde mi? 
Bir şey kazanıldığında ben sporcuyu veya kazananı, ya da onu hazırlayıp kazandıranı dinlemek isterim..
İşte o an karşıma bir ceketli adam çıkar..
Başarıyı üstlenir..
Kayıp anında o arazi olmuştur çoktan..
Sizler de bıkmadınız mı, tribün ahalisine mektup yazar gibi kamera ve mikrofon kullanan yöneticilerden..
Ceketli pantolonlu adamlardan..
Ben eşofmanlıları istiyorum oysa..
Oyuncu gurubunu yönetemeyen ve yönlendiremeyenlerin derdidir artık seyredenleri yönetmek ve yönlendirmek..
Bütün bu çirkinliklere start verildiği şu günlerin olimpiyat güzelliklerine toslaması kaderin bir oyunu olsa gerek..
Arsenal hiç şampiyon olamamıştır onlarca yıldır, ama hep şampiyonlar ligindedir ve en iyi bütçeye sahiptir.. Hocası da hiç değişmemiştir.
Bizde ise başarı kupayı kazanırsan veya ligi en önde bitirirsen gerçeği ile öpüşür koklaşır hep..
Birinci olamamışsan ya bunda birilerinin parmağı vardır, ya sen engellenmişindir, ya da rakibin hile yapmıştır..
Olmadı hakem satılmıştır..
En azından bunun böyle olduğunun tribün ahalisine söylenmesi gerekmektedir ki, bir sonraki maçta o ahali döner bıçağını bilesin, stada gererken mutlaka birkaç taş koyabilsin cebine..
Mazereti bol, kendini aklamak üzerine kurulu ve daha peşinen kendini bağışlama sanatının doruklarına çıkmış adamların arasında artık hiç şansımızın kalmadığını düşünüyorum..
Aslında ‘hayat herkese ikinci bir şans verir ve biz ona YARIN deriz..”
Ama bu konuda artık başka şansımız kalmadı galiba..

POST-İT

Son 20 metrede tüm kulvarları dümdüz edip geçen Usain Bolt’a kim diyebilir ki ‘senin çıkışın çok kötü’ diye..
Asla geçemeyeceği bir adamla üç olimpiyattır yarışan bir ikinciyi tutup kenara atmamız mı gerekir..
‘Birinci belli, ikinci kim olacak’ oyunlarına katılmamak bir çözüm müdür?.

S-ÖZ

Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.
Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur.    Konfüçyüs

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.