Keşmekeş ligi başlıyor..

A -
A +
Şu play-off; ya da adı her ne ise bir tek ana fikir taşıyor. "Hey sen! Önde olan, sana söylüyorum. Arayı bu kadar açamazsın. Farkı ikiye bölüyorum, bir daha oynayın bakalım" dışında bir fikir bulamıyorum bu ucubenin içinde. Açmazları da cabası... iyelim ki Eskişehirspor veya Bursaspor, hatta Sivasspor ikinci gurubun birincisi oldu. Öte yandan Fenerbahçe de birinci veya ikinci oldu, Şampiyonlar Ligine gidiyor. İkinci gurubun birincisi aynı zamanda kupada da finale çıktı ve Fenerbahçe ile oynayacak. Olamaz mı? Bal gibi olur! Finalde kazanırsa Fenerbahçe Şampiyonlar Ligine gidemiyor ve UEFA'ya dönüyor diyelim. O zaman alt gruptan gelen birinci ve Türkiye Kupası finalisti olan takımımızın iki seçeneği kalıyor. Yenilip, rakibini Şampiyonlar Ligine göndermek ve finalist olması hasebiyle tek ön eleme oynayarak zaten gitmek... Çünkü kupa finali lig belirlendikten sonra oynanıyor. Zaten Beşiktaş Arda'nın takımını elemiş olsaydı, bir hafta ortasında, ligi A takımı, Avrupa kupasını PAF takımı ile oynamak zorunda kalacaktı. Çünkü aynı güne iki maçı olacaktı!.. Elensin diye dua etti Federasyon!.. Bu mudur tadından yenmez denilen bir organizasyon? Cezaların bir kısmının taşınıp bir kısmının taşınamaması ise ayrı bir ucube. Bu nasıl devam ligi ise? Bazı kavramlar devam ediyor ve ligi play-off sonunda tescil edecekseniz, gol krallığı, "centilmenlig", puana para, naklen yayın bedelinin ödenip ödenmeyeceğinin hâlâ belirlenememesi niye belli değil ve bazıları biten lig ile birlikte, bitmiş oluyor. Lig bitmedi ama bazı şeyler bitti!.. Bu sezonun cezasını, aradaki 6 maçı saymadığınız için gelecek sezonun başında çeken takım dava açarsa ne olacak? POST-İT En kısasından 4 yıllık bir "Proje takım" olduğuna beni inandıran Fatih Terim gibi bir sevk ve idare ustası ve "adam" olan birisi için Melo kimdir ki?.. O; Gheorghe Hagi gibi bir problem yumağını 4 yıl her türlü maçta kullanıp gerçek bir efsaneye dönüştürdüğüne göre... Üstelik insanı olgunlaştıran yaşı değil, yaşadıkları ise... Melo ne ki?... TEKNİK mi, ADAM mı?.. Çok sayıda teknik adam var Türkiye'de.. Antrenman bilimi, yarışmacılık ve oyun stratejileri konusunda yeterli donanıma sahip olduklarını da biliyorum. Yani TEKNİK konusunda dünya ile yarışabilecek kıvamdalar. Oysa ADAM kısmında tereddütlerim var, çünkü o kelimeyi çar-çur ettiğimizi, hatta o dört harfe fazlasıyla eziyet ettiğimizi düşünüyorum. Antrenör daha yerine oturan bir kelime, çünkü içinde ADAM barındırmıyor. "Antrenör Adam" demiş olsa idik zamanında, ona da karşı çıkardım. Biz ne zaman... Volkan'a şişeyi ve bıçağı atanı ayağından asamadığımız zaman... Volkan'ın adamlığı sadece kendi stadına layık görmesini eleştiremediğimiz zaman... Kafa yaran madeni para ve taşı atanı "3-5 kendini bilmez" olarak tanımlamadığımız zaman... Rakip sahada yapılanı "vahşet", kendi sahanda yapılanı "canım ne var ki" diye geçiştirmediğimiz zaman... Salondaki Avrupa Şampiyonası için kıvranan takımımızın yanına gitmek yerine mahkeme kapısına gitmeyi tercih etmediğimiz zaman... Kendi stadımızdaki terörü "bizimkiler eğleniyor" diye; aynısı rakip sahada bize yapıldığında "bunların kafası koparılmalı" diye göğüslemediğimiz zaman... Play-off maçlarını kurulacak yeni arenalar olarak görmediğimiz zaman... Sahi biz ne zaman?... S-ÖZ: "Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden zekasını hemen anlayabilirsiniz." Tayfur Havutçu, belki de cezaevinde geçen süreden kaynaklanan fazla efendi görüntüsünden bir an önce kurtulmalı. Çünkü EZİK görünüyor. Malum gecede "dördüncü" durumundaydı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.