Ligin altının ligin üstüne geçen hafta yaptıklarından sonra; bu haftanın daha dikkatli, özenli ve temkinli geçmesini bekliyordum...
Konuk takım açık, önde ve mertçe ve kazanmaya yönelik başladı maça. Bu nedenle de golü erken kabul etti kalesinde. Sonra da önlenemez ve durdurulamaz bir Galatasaray iştahı, bir liderlik havası geldi maça...
Zaman zaman Hamza Hoca'nın oyuncu olduğu dönemin pres alışkanlığından gösteriler de izledik. Ama top yuvarlak ya, Muslera'nın ilk kez yere yattığı top gol oluverince maç yeniden başladı. Burada önemli olan Galatasaray'ın oyun kimyasının bozulup bozulmayacağıydı...
Bozulmadı...
İlk yarının tadından yenmez bir futbola dönmesindeki aslan payının da konuk takımın çatır çatır oynaması olduğunu da söylemeliyim...
İkinci yarının başındaki baskı ve ısrar dayanılacak gibi değildi. Rakibin 'golü yiyelim de bu baskı bitsin' diyeceği türden yanlardan, göbekten ve atıp tutarak saldıran Galatasaray tekrar öne geçmeyi başardı. Genel sorun ise Sneijder'in 'vuruş günü' olmayan bir gecede sürekli vurarak gol aramasıydı. Önce Zülküf'e, sonra direğe takıldı. Ama sonunda şut ısrarından bir gol çıkarmayı bildi.
Özetle 'artık kolay maç yok' durumundan lider çıkan ve üç puanı deyim yerindeyse 'cukkalayan' Galatasaray, derbi öncesi yenmek değil, yenilmemek üzerine bir strateji geliştirecek duruma gelmiştir...
MAÇIN ADAMI
Selçuk tam bir maestro gibiydi...
KIRILMA ANI
Chedjou'nun arka direkteki kafa vuruşu...