Komple komplo teorileri...

A -
A +
Ben Fatih Terim üstünden Galatasaray'ın önünün kesilmek istendiğine inanmıyorum...Bunun olabileceğine ihtimal bile vermiyorum.
Terim markasının olduğu yerde; o kimlik buna müsaade etmez, bunu iyi biliyorum...
Böyle bir uygulama yaparak Terim'in 'yönetime ayar vermek' gibi bir kaygısının olabileceğine de hiç şans vermiyorum. Öyle ise zaten, bu 'en önemli futbol figürüne' 30 yıldır duyduğum inanç. Saygı ve güven hayatımın en büyük yanılgısı olur...
Yönetimi hizaya getirmek için  bu eyleme izin verdiğini düşünmek, bu operasyonu rakip başkanın Galatasaray'ı durdurmak için tezgahladığını düşünmek kadar abesle iştigal gibi geliyor bana...
Hele hele...
Terim'in bunu 'para hırsı' nedeniyle yaptığını düşünmek en  büyük hakaret olur gibi geliyor 'bir insan malzemesini sevk ve idare' uzmanına...
Koltuğundaki karpuzlardan birini finiş çizgisine götürürken diğerini düşürüp patlatmak gibi bir seçenek de bana hocanın kimliğine ters düşer gibi geliyor.
Tabii ki Galatasaray kaybedecek, en önde olamayabilecek, gurupta kıvranacak... Bunlar olduğunda hemen 'bak işte, ben demiştim' demek de acımasız bir sinsilik içeriyor.
İŞİN YAKIŞIKSIZ TARAFI İSE...
Değişmeyen inancım, Türkiye Futbol Federasyonu yönetimi ve başkanının aklında asla ve asla ne Terim'in ne de Denizli'nin olmadığıdır.
Bu BİRİNİN tavsiyesi, dileği veya önerisi olmuş olabilme ihtimali çok yüksek bir durumdur.
Terim'den iyi kalkan bulamazdı TFF...
Zaman ve kredi kazanmak için ön önemli sportif kimliği önüne koymuş ve arkasına geçmiştir TFF...
Yıldırım Demirören Fatih Terim'in göğsünü siper edişine, kurşun geçirmezliğine ve isminin etrafındaki 'kabul görme' kredisine sığınmıştır...
Siz bu yazıları okurken, Avrupa hayallerinin boyutu belli olacak. CAS açıklamaları gelecek ve Sayın Demirören ya rahat bir uyku çekecek, ya da bir daha asla uyuyamayacak...
Bu durumda en azından başındaki dertlerden birini def etmiş, kime ne kötülük gelebileceğini umursamadan kendisine tavsiye edileni harfiyen uygulamıştır...
Bu da işin 'yakışıksız' tarafıdır...
BAŞARININ TARİFİ 
Geçtiğimiz sezon Türk Milli Takımı ülkenin puanlarını bir tuhaf yeni yapılanma modeli üzerinde kafa yorarken; yerle bir etmiştir.
4 bin kişiye maç oynar hale gelen ve İstanbul BB kadar bile taraftarı olmayan bir takım haline gelmiştir.
Oysa...
Fenerbahçe finalin kapısını zorlamış, Lazio'ları geçip Benfica'lara ucu ucuna elenmiştir. Yarı final oynamıştır...
Galatasaray ise çeyreklere gelmiş en prestijli kupada ve Real Madrid galibiyeti yaşatmıştır.
Bunlar hep ülke için puan demektir.
Vee...
Ülke futbol takımlarının bu çıkışında en ufak bir payı olmayan TFF yetkilileri kendi başarısız takımları uğruna, başarılı kulüp takımlarını satırla doğramıştır.
Önce yabancı sınırlaması...
Sonra hocaları kapıp kaçma...
Bunun için bayrak ve vatan kavramlarını kullanmak ise bir başka ayıptır.
Bayrak ve Vatan kavramlarını en iyi kullanan Fenerbahçe ve Galatasaray doğranmış, soyunma odasında iki dilde tercüman kullanan ve vatan ile bayrak kavramlarından en uzak olan ay-yıldızlı takım birden vatan ve bayrak hamaseti ile tedavi edilmeye çalışılmıştır.


Aldın mı iki bilet, hele hele bir koltuk bedeli karşılığı ödeyip senelik bir oturma yerine sahip oldun mu, stadı senin sanırsın.
Birinin emrinde çalışan yüzlerce kişiden biri iken, bir biletle senin emrinde çalışan koca bir takım, oyuncular ve yöneticiler belirir birden önünde.
Basarsın küfrü...
Azarlarsın ve kızarsın, hatta hakaret edersin...

S-ÖZ: BERTHOLD BRECHT
'Savaşan kaybedebilir, savaşmayansa çoktan kaybetmiştir...'

Beşiktaş aldı başını gidiyor. 180 dakika oldu 
ve tüm camia şampiyonluk hayalleri kurmaya başladı. Henüz Recep Tayyip Erdoğan 
Stadı ile bile tanışmadan, ligin zirvesinin 
tadı çıkarılmaya başlandı...


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.