Kuyruklu yıldızlar kaydı

Yıldız kavramı uzun süredir tartışılıyor. Popüler olmakla başarılı olmak birbirine karıştırılıyor. Halkın sevgisine mazhar olmak ya da halkın tanıdığı biri olmak birbirine girmiş vaziyette. Bu sanat dünyasında da böyle, spor camiasında da... Mesela Figo ciddi bir adam. Karısıyla bir resmi bile yok. Zidane çok ciddi bir adam. Özel hayatıyla ilgili bir satır bile bulamazsınız. Nedved aynı şekilde. Adamın bir özel hayatı var. Bir de sahada terlediği hayatı. İkisini birbirinden ayırabiliyor. Ancak bizim imaj çocuğumuz David Beckham koca şampiyonada ensesine yaptırdığı yeni dövmeyle hatırlanıyor. Bir de tabii olumsuzluklarıyla. Grupta bize kaçırdığı penaltıdan sonra, Fransa'ya ve Portekiz'e atamadığı çok kritik 2 penaltı yanına yadigâr kaldı. Allanıp pullanmış Beckham bir maskara durumuna düştü ve evine döndü. Beckham ve benzerleri birer kuyruklu yıldızdır. Ancak diğer saydıklarım gerçekten yıldızdır. Bu ikisini birbirinden ayırdığımız zaman İlhan Mansız'la Hakan Şükür'ün de farkını buluruz. Alpay'la Bülent Korkmaz'ın da... Bir yanda eşinin bir kare resmini bile göremediğiniz Zidane, Figo, Nedved gibi isimler... Diğer yanda ne zaman çocuk emzirdiğini ve ne marka iç çamaşırı giydiğini çok iyi bildiğimiz Victoria'nın değerli eşleri David Beckham... Kral öldü yaşasın kral Büyük umutlarla getirilen "hokkabazlardan" Trapattoni, Bariç, Völler gitti... Santini ve Eriksson da yolda. Kendileriyle en çok dalga geçilen Scolari ve Advocaat ise devam ediyor. Kupa bazı hocaların dramı, bazlarının melodramı, bir çoğunun da trajedisi oldu. Arada komikler de var. Ancak bu kupanın yıldız hocası, hoca bulamayan Almanlar'ın bir Alman hocasıdır. Otto Rehhagel büyük iş başarmış ve kupanın altına imza koymuş, oyuncu bulup hoca bulamayan Almanya, İngiltere ve Hollanda gibi ülkelere önemli bir ders vermiştir. Elini gördü, pas dedi M.Ali Yılmaz iyi oyuncudur. Ben 3 hafta kadar önce yenen bir yemekte "kaybedeceği yarışa girmez" demiştim ve bir kere daha haklı çıktım. Delege listesini geç alması ve bunlara hâkim olamaması ona söyleceklerini söyletmiş ve M.Ali Yılmaz kendi kendisini elemiştir. Doğru da yapmıştır. Ancak benim kafamı kurcalayan bir başka şey var. Kongreye tedbir konmasından bir gece önce başkan adayı M.Ali Yılmaz, bir açıklama yaparak adaylıktan çekildiğini söyledi. Bu tedbir kararından haberdar olduğunu mu, yoksa bihaber olduğunu mu gösteriyor? Ayrıca temmuzun sonlarına atılmış kongre, havuza da indirilmiş çok önemli bir darbedir. Eski yayıncı kuruluştan başkası yeni sezona hazırlanamaz. Seçimleri kazanacak olan ve bana göre artıları eksilerinden her zaman fazla olan Haluk Ulusoy çabuk ve kesin bir manevrayla ihâle metodunu süratle halledecektir. Ama bu da geç kalmayı önleyemez. Ayrıca MHK konusu başını ağrıtacak ve Bülent Yavuz'la devam etmesi Haluk Ulusoy'un sonu olabilecektir. Sanıyorum bu akıllı ve örgütçü insan bizim bu söylediklerimizi gece gündüz düşünmekte olduğu için yorgun gözlerle bize bakıyor. TRT'nin Portekiz'deki yayınları bana göre başarı çizgisinin sınırlarını zorluyor. Yalçın Çetin ve Erdoğan Arıkan'ın mükemmel anlatımları grup maçlarında yorumcular tarafından mevta ediliyordu. Kulaklık takmaktan aciz, söyledikleri incir çekirdeğini doldurmayan yorumcular maçı katlediyordu. En azından ne dediklerini duyamıyorduk. Maçı anlatanın da önünü kesiyorlardı. Ancak Haldun Domaç'ın katıldığı 2 maç, yorum konusunda olumlu bir adım oldu ve mantıklı yorumlar duyulan seslerle birleşti. Ancak son maçlarda Fatih Terim'in yorum için kulaklık takmasıyla daha öncekilerin yorum yapmak yerine bizi yordukları anlaşıldı. Terim'in teknik değerlendirmeleri ve moral değerleri öne çıkartan fikirleri bana bu işin idealinin nasıl olacağını gösterdi. Ayrıca kulaklığı da doğru kullandı. Erdoğan Arıkan'la eşleştikleri maçlar tadına doyulmaz bir tablo çıkardı ortaya. TRT'yi bu hamlesinden dolayı yürekten kutluyorum.