Ligin tepesi attı

A -
A +

KONTROLSÜZ GÜÇ KULLANIMI F.Bahçe en güçlü takım durumunda. Bunu herkes gibi ben de kabul ediyorum. Ancak gücünü zaman zaman "kontrol dışı" kullandığını da gözlemliyorum. F.Bahçe Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, Olimpiyat Stadı'nda polis müdürüne kameraların önünde açıkça zılgıt geçebiliyor ve sonra da, "Kapıları ben açtırmadım" veya "Silah dışarıdan atılmıştır" diyebiliyor. Daha doğrusu deme cesaretini bulabiliyor. Milyonlarca insanın gözü önünde atılan bir kurşuna çözüm bulamıyorlarsa, F.Bahçe'nin kontrolsüz gücünün nerelere kadar uzandığını varın siz anlayın. Bu takımın kaptanı eline mikrofonu alıp hakemlerin yüzüne karşı höykürebiliyor. Sonra da, "güvenmediği hakemler listesinde yer alan" hakemlerimizden Erol Ersoy, Ümit Özat'ın elle oynamasını kartsız geçebiliyor. Aynı şekilde oyun içinde Luciano da "smaç hakkını" Muhittin Boşat'ın döneminden beri kullanmaya devam ediyor. Bunlar güç değil, olsa olsa kontrolsüz güçtür. Bildiği tek taktik değişiklik, "oyuna forvet kimliği taşıyan oyuncu atmak" olan Christoph Daum da gücünün farkında değil. Ya da F.Bahçe'nin gücünün farkında da, rahatça saçmalayabiliyor. Çünkü Appiah, İtalya Ligi'nde bile kart göreceği bir hamleyle "18'den gün almamış bir Nijeryalı'nın" kaval kemiğine tabanını gösterebiliyor. İşte bu nedenlerle F.Bahçe gücünü kontrol etme gereği duymuyor ve kontrolsüz gücüyle esip gürlüyor. O nedenle de şampiyonluğun en büyük adayıdır. Ama Avrupa maçlarını Türk hakemler yönetmediği için geçen sene olduğu gibi Alex, Nobre ve Luciano kartsız kalmayacaklar ve oralarda F.Bahçe'nin sıkıntısı hiç de eğitimini almadığı, "gücünü kontrol etmek zorunda olmak" durumundan başına dert olacaktır. ARIZA YOK ÇÜNKÜ RIZA VAR Beşiktaş, Kayseri'de belli ki 11'e 11 oynansa ezip geçecekti Erciyes'i. Ali Tandoğan'ın atıldığı ana kadar presi ve temposuyla bunu göstermişti. Ancak Rıza hocanın bir eli arkadan bağlı olarak oynamak zorunda kalması, güçlere denge getirebilirdi. Öyle de oldu. Ali Tandoğan en az Yattara kadar suçludur. "Gineli" milyonlarca dolara, "sinirli" ise net iki puana mâl olmuştur. 1-1 biten maça ve kaybedilen 2 puana rağmen 10 kişi oynayan Beşiktaş'ta, "açığa çıkan enerjiye" ve "asla paniklemeyen bir Türk hocaya" dikkat çekmek isterim. Ali Tandoğan'ın kafasındaki arıza, maç boyunca Pancu'nun ayaklarında da görüldü. Allah'tan kenarda Rıza vardı da arıza en az zararla atlatıldı. En azından takımı "sevk ve idare" etmekte başarılı hamleler yapan "Rıza, razı" olmadı sonuca, öteki yanağını uzatmadı rakibine ve çok enerjik ama tecrübesiz bir takımdan gitmiş maçın puanını kopardı. Artık "lunaparklarda gösteri yapma zamanı" gelmiş olan Sergen'i de doğru ve yerinde kullanarak elindeki malzemeden helva çıkartmayı başardı. Şimdi iki süper yabancısını da kullanabileceğine göre, gücünü kontrol edebilmeyi bilen Rıza hocanın Beşiktaş'ı zirvenin geçen seneki sıkıntılarından uzak kalacağını göstermiştir. STATİK BİLMEYEN DİNAMİKLER G.Saray'da sorun sahada oynayan oyuncularda değil. Sorun sahanın kenarında maçı seyredenlerde. Yani bir birini suçlayan "seyirci ve yönetim" probleminde. Sahadaki tek sorun Necati ve Ümit Karan gibi "kör nişancı" kimliği taşıyanlarda yatıyor. Geçmiş maçlardan hatırlarsınız; G.Saray 1-0 mağlupken 86. dakikada röveşata deneyen bir Ümit Karan'a umut bağlamıştı. Necati'nin ise 4 tane kaçırmadan gol attığını gördünüz mü hiç? Bu oyuncular "üstüne koyamayan" oyuncu tipleri olarak güdük kaldılar. İkisi de statiği yapamadan dinamik kovalıyorlar. İyi yüzmek için önce suda durmayı bilmek lâzım. Önce düzünü yapabiliyor ol, eğrisini nasılsa yaparsın. Siz hiç, 70 milyon dolarlık Shevchenko'nun vole golünü seyrettiniz mi? Hayır... Çünkü o işini yapar ve topu mutlaka içeri sokar. Şu istatistiğe dikkatinizi çekerim. Oyuna girdiği 12 dakika içinde Hasan Kabze 4 kere çerçeveyi buldu ve golü bulamadı. Oyunda kaldığı yaklaşık 80 dakika içerisinde Necati hiç çerçeveyi bulamadı. Gol atmak istiyorsan önce çerçeveye doğru vuracaksın... Necati ve Ümit Karan'ın kenardan izleyeceği bir maçta Hakan Şükür ve Hasan Kabze ikilisinin neler yapabileceğini hayal ediyorum. Yönetimin sıkıntısına karşılık taraftarın tepkisi biraz kontrol dışı bir güç gösterisine dönüşmedi değil. Ama herkes hâlâ, "bardağın yarısı boş diye" baktığı için balo fikriyle bile dalga geçenler oldu. Oysa G.Saray baloyu gerçekleştirerek bir milyon euro değerinde "para icat etmek" gibi harika bir fikri gerçekleştirmiştir. Ama ligin ilk maçında "takıma İliç gibi gelen" ve kör nişancıların arasında "gole ilaç olan" Sasa İliç günü kurtarmıştır. G.Saray şampiyon adayıdır ama bir numaralı adayı değildir... YETENEKLİ SOKAK ÇOCUĞU Trabzon'da son derece aklı başında, sağduyulu ve örnek alınacak insani duygularla bezenmiş bir yönetim, inanılması zor bir talihsizliğin içine düştü. Teknik anlamda hocasıyla geleceği planlarken günlük başarı kucağına gelmişti ama Trabzonspor'un sıkıntıya düşmesine top karar verdi. Sonunda siyasi boyutları olan bir maçı "bir sokak çocuğunun cehaleti" yüzünden kaybettiler. Atay Aktuğ, Yattara'ya tepki koymakta haklıdır. Hatta az bile yapmaktadır. Bu Gineli cahil sokak çocuğu, böyle bir Kayseri maçıyla falan kendini affettiremez. Verdiği en az 5 milyon dolarlık zarar için tüm sezonu "şavullayıp" götürmesi gerekmektedir. Bir sokak çocuğuna bu konuda koca bir camia nasıl güvenebilir? İşte sorun burada. Bir de Trabzonspor kulübesinin fakru zaruret içinde olması var. Avrupa'sız kalınca belki o kadar büyük bir dert gibi gözükmüyor ama yine de alternatifsiz oyuncuların fazlalığı 50-60 maçlık bir periyodda önemli bir dert olabilir gibi. Bu nedenle gücünün farkında olmayan bir kaç oyuncunun cahil cesareti Trabzonspor'u zirvenin ilk adayları arasında son sıraya atmış gibi görünüyor. DÜDÜKLER KARARLI AMA NEYE KARARLI? Hakemler belli ki, bir şeylere karar vermiş. Tabii ki, aralarında bireysel yorum farklılıkları olacak. Ama henüz kararlaştırdıkları tavrı anlayamadık. Büyük takım ayırmıyorlar desek, bazı yerlerde toleransa rastladık. Aynı toleransa bazı yerlerde rastlamadık. Disiplin uygulamakta çok önemli bir gelişme gösterdiklerini kabul edelim. Ancak futbolcuların da çok iyi niyetli ve ortalığı germeden oynadıkları bir haftayı geriye bıraktık. Yani işleri kolaydı. İleriki haftalarda karar verdikleri şeyin ne olduğunu gösterirlerse sanıyorum daha başarılı olacaklar. SÜRÜCÜ KURSU ŞOFÖR ADAYLARI İlk haftadan seçtiklerimi yazıyorum. Mehmet Çakır, Isaac Promilse, Oliveira G.Birliği ile, Ömer Ateş Kayseri Erciyesspor ile, Radec Denizlispor ile, Musa Kuş Sivasspor ile bu yıl çok konuşulur. = Şike yasallaşıyor mu? Galibiyete 250 milyar veren Futbol Federasyonu şikeye tarife koymuş sayılmaz mı? Eskiden bir takım rakibine para verir ve maç satın alırdı. Şimdi ise "ver 3 puanı benim paramı sen al" derse, şikenin tarifesini koyan da, ödemesini yapan da Futbol Federasyonu olmaz mı? Biraz fantezi olacak ama şike Futbol Federasyonu veznelerine taşınıyor diyemez miyiz? En azından şikeden vergi alınacak artık diye sevinmeliyiz. S-ÖZ Ebru Şallı, YKM'nin maddi gücünü kendi gücü zanneden kocası Harun Tan'ın desteğiyle bile haber okuyamaz. (Ü.Aktan) Orda gasteci var mı? Gasteci ile gazeteci arasında mutlaka iki harften fazla fark olması gerek. Ben öyle bir gazeteci arıyorum ki, haberinin ve birinci sayfada kullandığı resminin peşine düşsün. Açıp Ebru Şallı'ya, ya da Harun Tan'a şöyle desin: "Kardeşim sen bize faks geçtin, biz de bu faksa inanıp senin bikinili resmini adamın kelle resminin üstüne birinci sayfaya koyduk. Ama adam hâlâ özgür ve dışarıda. Bulunamıyor dediğin adamla bir telefonda görüşüyoruz. Niye bize yalan haber yaptırdın?" Geçenlerde bir duruşmam daha vardı sevgili okurlar. Beni bulamadıklarını söylüyorlardı mahkemede. Oysa ben mahkemede dimdik duruyordum ama karşımda ne Ebru Şallı vardı ne de Harun Tan. Onlar beni Eyüp Savcılığı'nda ifadesi bulunan Harun Tan'ın hakaret ve tehditleri için buldular. İhbarsız haciz için de buldular. Ama hâlâ bulamadıklarını söylüyorlar. Oysa karşıma ancak telefonla tehdit etmek için "uyduyu aracı kullanarak" gelebildiler, bizzat değil. POST-İT Gazetelere faks geçilecek. Ümit Aktan'la ilgili bir şeyler uydur ve yayınlat. 2-3 haftadır bikinili bir resmim gazetelerde çıkmamıştı. Faksın içeriği önemli değil. Salla yeter. Sakın unutma. (Ebru Şallı) > Sasa, G.Saray'a "İlic nakli" yaptı. Acaba bu adam bir ilaç firmasından mı transfer edildi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.