Muhteşem bir itiş kakış soslu bolca gerilim olacağını adım gibi biliyordum da, acaba iki üç adet "doğru dürüst dürtüklenmiş top" bulur muyum kaygısındaydım. Futbola kör baktığımız şu günlerde, kırıntı peşinde bir futbol dilencisiydim ben dün gece... Hayli sert bir giriş yaptı iki takım... Tek futbol kırıntısı 9. dakikada başladı. O anda iki, 15. dakikada dört farkı bulacak olan Galatasaray'ın soldan getirdikleri hep gol pozisyonu oldu. Fenerbahçe, sol arka lastiği patlak gibiydi... Oysa gol oradan değil, tüm variyetleri üstlenen Caner'in kanırttığı ve oyunu futbolun dışına çıkarmaya çalıştığı kanattan geldi. Sol arka da patladı yani... Beni mazur görün ama Arena'da rakibini hamur gibi yoğurdu Galatasaray. Pres ise gani. Buna karşılık tütsülenmiş gibiydi Volkan'ın kalesi. Tarihi farktan kurtuluyordu Volkan. Emre ise narkoz yemiş kadar sakin, Gökhan Gönül hayalet gibi, Alex'e ise maç zor gelmiş gibiydi. Oynamak gibi bir niyetleri de hissedilmedi zaten. Ta ki geriye düşene kadar... Tam çırpınırken bir tane daha... İki patlak lastikten iki gol... Vay vay vay... Tedavi amaçlı olarak iki patlak lastiği önlü arkalı takıp, Stoch ve Semih ile "şanzıman" değiştiren Fenerbahçe, bir türlü Galatasaray'ın "modifiye" edilmiş kadrosuna oyun üstünlüğü sağlayamadı. Üçüncü golle birlikte Fenerbahçe ve maç orada bitti. Futbol oynamayı kafasına koymuş olan Galatasaray müthiş bir maç çıkardı... Muhteşem bir futbol oynayan Galatasaray bu maçı ve daha büyük bir farkı anasının ak sütü kadar hak etmiştir... Yıllardır bekledikleri "oleyler" dolu maç onlara helal edilmeli... Fener arızalı araba gibi Fenerbahçe arızalı bir araba gibi. Bozuk arabayla bırakın ralliye çıkmayı, işten eve bile gidemezsiniz. Nitekim dün gece yolda kaldılar...