Mutluluk hafızanın kötülüğüne bağlıdır
28 Mart 2012 01:00
Bugün sizlere bir "adam" tarif edeceğim. Karşımıza bazen bir yönetici, bazen bir spor yazarı, genelde bir tribün canavarı olarak çıkabilen bir "adam." Tabelaya kilitlenip sahaya kör bakanlardan. Sadece orada insanlıktan çıkan, orada insanlıktan çıkmaya hakkı olduğunu zanneden "adam."
Mutluluk için gerekli olan tek ihtiyaç; kötü bir hafızaya sahip olmaktan geçer.
Acısını, acısına neden olanı kolay unutabilir ve hatta asla rövanşist olamaz kötü bir hafıza...
Onu demek istedim...
Gelelim "adam" dediğimiz ucubeye...
Maç günü geldiğinde yarım günlüğüne adamlıktan çıkmaya hakkı vardır onun.
Kimi zaman Volkan'ın kafasına içki şişesini atar.
Ölsün ister...
Kimi zaman birkaç metre ötedeki rakip yedek kulübesini taciz eder. Hatta kafasına taş atar.
Yarılsın ve kanasın ister...
Gözü çıkmadığı için mutsuzdur...
Tabela 1-0 yazsın da nasıl yazarsa yazsın, derdindedir. Bunun sağlanması için hakemin hata yapmasını bile umar.
Ancak hata mutlaka lehine yapılmış olmalıdır...
O zaman "hakem de insan, hata yapar" safsatasına sığınır, aksi takdirde hakem rakibi tarafından satın alınmıştır.
Çok eğitimli de olabilir, garibanın teki de...
İki üniversite diploması ve bir yüksek lisansı olabilir, ya da eve gidecek parası yoktur ve belki de evde bekleyeni...
Hiç fark etmez...
Orası onun "adamlıktan" çıkmaya hakkı olduğuna inandığı tek mekandır...
YÜZÜNÜ GÜNEŞE DÖNEN, GÖLGE GÖRMEZ...
Oyun onun için önemli değildir. Orada; herkesin birkaç saatliğine eşit olduğu ortamda kazanmak ister, çünkü o zaman hayatla ilgili tüm sorunlarını hallettiğini düşünür.
Horoz dövüşü kültüründen hemen futbola geçtiği için gladyatör mantığına takılı kalmıştır. Entel ise bildiği galibiyetleri play-station düzeyinde elde etmektedir. Değilse kültürü deve güreşi ile sınırlıdır.
Nasıl da yenmektedir tablet üstünde dev yaratıkları...
Diğeri ise birinin para kazanmak için süpürdüğü kaldırıma tükürmek hakkını kullanarak düzene baş kaldırmakta olduğunu sanmaktadır.
Gasp edilip soyulmakta, deforme edilmekte ve kullanılmaktadır.
Ama farkında değildir o "adam..."
Rakibinin deplasmana gittiği uçağın düşmesi için dua etmediğine beni kimse inandıramaz...
Unutmaz asla...
Kincidir tepeden tırnağa...
Ondan beklenen; ona sunulan nefreti taze tutması, hiç söndürmemesi ve kendi sahasındaki ilk maçta dibine kadar kullanmasıdır...
HER YANGIN BİR KIVILCIMLA BAŞLAR...
Küfrün en katmerlisini kullanma hakkına sahiptir.
Ayakkabısının tekini, cep telefonunu, nasıl soktuğu bilinmeyen çakmağını ve metal lirayı en isabetli biçimde atma hakkına sahiptir.
Silahlanmıştır o...
Tribün onun mevzi aldığı yerdir...
Her saldırı planında hep savunduğunu düşünür biricik takımını ve onun ezilen oyuncularını.
Hocasını ondan başkası eleştiremez.
Onun aleyhine faulü hakem çalar, oysa lehine olanı takımı kazanmıştır...
Onun yediği gol güzel bir gol olamaz. Ancak attıkları güzeldir. Anlatan yediği gole biraz bağırsa, maç çıkışı onun da hesabını sorar...
Maç bittiğinde kendine gelmesi ertesi günün mesai bitimine kadar sürer.
"Adam" sayılır mı bilemem ama tribünde bulunan ve ortalamayı artırmaktan başka bir işe yaramayan bir sayıdan ibaret olduğunu bilemez.
Onun kadar kimse sevememektedir takımını.
Saygı ve sevgi yoksunudur...
Sosyal statüsü ne olursa olsun orası her türlü kıvılcımı yakabildiği ve yangın çıkarmaktan asla korkmadığı bir ortam sunmaktadır ona.
Hepimizin içinde o "adam" biraz vardır...
Ama "adamlıktan" ne kadar kalmıştır içimizde?..
Beklenen şarkı
9 aydır beklenen maç geldi çattı...
Trabzon kenti ayağa kalkmış durumda. Avni Aker çılgın bir gece yaşayacak.
Sonunu göremediğimiz, futbol değerlerinin mutlaka dışına çıkılacak, örgütlü bir biçimde her yaranın kaşınıp cerahatin akıtılacağı bir maç olacak...
Az kaldı...
S-ÖZ: (Ümit Aktan)
"Çok süslü konuşanlara dikkat edin, mutlaka bir şey gizlemek istiyorlardır..."
Beşiktaş'ın 33. başkanı hayırlı olsun. Bana göre tam başkan olunacak zamanda seçildi. Çünkü en azından 1 sezon her konuda sonsuz tolerans sahibidir Sayın Orman...