Okulun şık abileri

A -
A +

Galatasaray Lisesi'nde tek grup vardır. O da lisedir. O ne derse o olur. O makam da cumartesi günü "ıı-ıh" dedi. Kibarca "Artık tamam" dedi. "Bitti" dedi. Hatta "Buraya kadar" dedi. "Günaydın Canaydın" dedi, Riva'nın 150 milyon dolarlık garanti girdisine rağmen. İşte Galatasaray budur... Muhalefetin zerafetini ne kadar da güzel sergilemiştir. Hakaret ve tehdit, saygının ve özgürlüklerin bir sınırı olduğu gerçeğinde eritilmiştir. G.Saray toplanırsa böyle toplanır. Öyle kürsüye çıkan bir başkan, ön sıralara asla "höykürmez" mesela... Biri çıkıp, "Kulübe 200 milyon dolar veriyorum ama beni başkan yaparsanız" dese, onun varsa kulüp üyeliğini bile silerler o ağır abiler. İşte o nedenle bir penceredir, geleceğin başladığı yerdir benim okulum. Benim okullu şık abilerim çoktan kararı vermişler. En kibarından ihtilal yapıverdiler. Öyle saha içi başarıları, ezeli rakibi farklı yenmeler filan kandıramaz o şık abileri. Onlar belli ki, Seyrantepe çıkmazına, Sahip Som katakullisine fena halde takmışlar. Çok değerli bir ağabeyim dün yorum getirdi bu işe. Kendisi de okulun en şık ağabeylerindendir. Hatta şık amcamızdır bile diyebilirim. Şöyle dedi: "Canaydın Kulüpler Birliği Başkanlığında kalır. Cemal Aydın da Federasyon Başkanı olur. Bizim başımıza da Kuşum Aydın gelirse hiç şaşırma. Bugünden iyi de olabilir. Aydınlık günler yakında yani..." Üstüne bir de kahkaha patlattı ki, sormayın. 15 kişilik komisyon ağabeylerin en ağır abilerindendir. Gelecek yönetim çok rahat hareket edebilecektir. Ancak şunu da asla unutmayalım. Onca yanlışa rağmen deveye hendeği atlatmış olan Özhan Canaydın, frene basmayı başarmış, "canı yanmış ama caymamış" ve 2000 küsür kalem borçtan 80 küsür kalem borca kadar inebilmiştir. Ancak karşılığında en ufak bir başarı elde edememiş ve bunun bedelini ödemiştir. Beni ilgilendiren ise, bu kadar seviyeli bir devrimi ancak Galatasaray camiasının yapacağını görebilmek ve bundan gurur duyabilmek olmuştur, bir okullu olarak. S-ÖZ İKİBİNLEŞ gitti, İKİBİNHALTINA hazır mısınız? (Ümit Aktan) POST-İT İlk defa Daum'la örtüştük. Hiç bir halt beceremediği halde, onun başardım sandıklarını bile aslında çok önceden "organize" etmiş olan başkanına, "o bir efsanedir" dedi. Hiç hak etmeden, tersine halt eden Daum, maaş aldığı veznenin sahibine "efsane" dedi. Ben de, şu köşeye, ipe sapa gelmez şeyler yazdığım halde üstüne bana bir de para veriyorlar. Bu gazetenin yöneticileri var ya... Hepsi birer "efsanedir." (Ümit Aktan) ...Yakınlığıyla bilinen Pazar günü sabah spor sayfasında bir haber okudum. Şöyleydi: "....İspanya'nın Real Madrid'e yakınlığıyla bilinen Marca gazetesi...." Haber İtalyan Antonio Cassano'nun Real Madrid'e geleceğini filan veriyordu. Belli ki, son dönemin moda olan internet haberlerinden birisiydi. "...yakınlığıyla bilinen..." diyordu. Aynı haberin karşılığı olsa; mesela İspanya'nın bir gazetesinde şöyle bir haber çıksa: "Türkiye'de F.Bahçe'ye yakınlığıyla bilinmeyen hiç bir yazılı ve görüntülü bir yayın organına rastlanamadığından, haberin doğruluğu teyit edilememiştir." Nasıl?.. Yakıştı mı?.. TV'de oyun havası Kayserispor son 4 haftaya kadar mükemmel oynuyordu. Çünkü "gözlerden ırak" oynuyordu. Ne zaman ki Sivas, Manisa, G.Saray ve Denizli maçları yayına alındı, takımda bir şeyler de bozuldu. Dört naklen yayın ve dört yenilgi. Galiba takımda ekrana oynayanlar türedi. Hani şu kamerayı görünce her zaman yaptıklarından farklı bir şeyler yapmaya çalışanlara döndü Kayserispor. En şeker topu oynayan takım gitti; yerine, televizyonda 90 dakikayı bulunca kendine oynamaya başlamış, hatta oynar gibi yapmaya başlamış bir takım geldi. "Kramponla Kayseri karşılaması" oynar gibiydiler. Hocalarına, yöneticilerine ve en önemlisi yöre halkına biraz ayıp ettiler. Biraz da bana... Çünkü onlara çok güvenmiştim. Yine de o kadarcık "şımarıklığı" hak ettiklerini düşünüyorum. Ooo! Hoşgeldin Yusuf Yusuf Şimşek nasıl tamamladı ilk yarıyı fark ettiniz mi? Muhteşemdi... Türkiye'nin tek "telefon kulübesinde adam geçebilen" adamı son maçlarda bir oynadı ki, tadına doyamadım. F.Bahçe'ye kafa tuttu, Kayserispor'u Kayseri'de yendi. Bunlar ekrana yansıyanlardı. Araştırdım ve öğrendiğime göre uzun zamandır bu formu devam ediyormuş. Takımı adına her şeyi yapan bu yetenek delisi adam, galiba maçlardan sonra formaları da yıkıyormuş... On üç soru bir ünlem Rüştü mutlu muydu sizce, son kupa maçında delik deşik olmuş bir takımın defansında farkı önlemekten? Onu harcamak sayılmaz mıydı, iş işten geçmiş bir maçın kalesine koymak? Acaba gerçekten sakatlandığı için mi, yoksa kocaman yerlerden gelip "kaledeki maymuna" dönmekten bıktığı için mi oyundan çıktı? Çıktı mı? Çıkarıldı mı? Çıkarken suratını okudunuz mu? Sizce tekrar formasına kavuştuğu için mutlu muydu? Yoksa kendisiyle dalga geçtiğini düşündüğü Daum'u yakalasa dövecek gibi miydi? Basın sattığı kalemi nedeniyle bu durumdan hangi vazifeyi çıkardı? "Sakatlandı" demediler mi? "Bardağa yarıya kadar boş" diye bakmadılar mı? Mutlak "havuz tedavisi" gerekiyor demediler mi? Peki, kesin "havuz tedavisi" teşhisi konulan Rüştü şimdi nerede? Dubai'nin havuzlarında tedavide!. * Özhan Canaydın'ın Galatasaray Kulübü başkanlığını kaybetmesi önemli değil ki... O, aslında tüm kulüplerin başkanı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.