"Olsa" ile "bulsa" ekmişler, "hiç" çıkmış

A -
A +

Başlığım bir Türk atasözüdür. Az kelimeyle çok şey anlatır. Şifrenin kralıdır. Bunu rehber alarak, gündemi gasp eden gelişmelerin içini okumak mümkündür. Mesela F.Bahçe Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, gözyaşı soslu veda konuşmasında dedi ki; "Ailem... Gelenin yolunu açarım... Bi daha dönmem..." Oysa biz anlamalıydık ki, "Sıkar birinin aday olması, benden bahsetmeyen medyayı oyarım, az bekleyin geliyorum..." Bir kağıda bir şeyler karaladı. Herkes sandı ki; "Geleceğin gezegenler arası taşıt modelinin yakıt pompalama sistemi..." Oysa hemen anlamıştım sıkıntıdan geçmişi karaladığını. O'nun yaptığı her şeye hayranlıkla bakanlar olduğu sürece F.Bahçe yalnız, kısır, mutsuz, içe dönük ve yetinmek üzerine kurulmuş büyük hayallerin küçük kavgacısı kalmaya mahkumdur. Şifre der ki; "Başkan ne ederse harika eder..." Oysa meali, "Def'i hacet" olmalıdır. Yani demem o ki; "Diyecek akım" anlamamız emredilen ise "Lokum." Bir Bektaşi sözü vardır: "Oyunu ister kaybedelim ister kazanalım. Yüce Allah onu ne kadar dürüst oynadığımıza göre hükmünü verecektir." Buyrun bunu da çözün bakalım... ŞİFRESİ ÇÖZÜLDÜ Tevatüre göre muhterem bir gay olan Leonardo Da Vinci namzat, zamanında ulemanın aklını karıştırmayı başarmış. Monaliza adlı köyün pembe yanaklı bir güzelini resmedip, hemen ardından helikopter modeli sayılan iki çiziktirik kakalamış ahalinin parşömenine... 40 akıllı hala çözmeye çalışıyoruz. Aziz Yıldırım da 600 yıllık bu modeli uyguluyor ve nisyan ile malül olan ümmetinin aklını zorluyor. 8-10 yaşında çocukları topluyor stada, aklı uçmuş ücretli şürekasını yürütüyor, şifreyi ortaya atıp gidiyor ve olumsuz da olsa medyanın başını tutuyor. Korkutuyor. Oysa bilmiyorlar ki; "İnsan korkusundan utanç, yaradan korkusundan inanç doğar." Bu oyunu, şampiyonluk kaçtıktan 24 saat sonra Hürriyet gibi bir gazetenin elebaşısı (Hiyerarşik anlamda kullanıyorum) Ertuğrul Özkök'le bir kahvaltıdan sonra sahneye koymak için yapıyor. Cemaatin bir kısmı yararına ama bir kısmının zararına olursa, işte o olmaz. Olur da "kahverengi" olur. Şifre çözülünce de kokular duyulur. Geleceğin planı sandığımız şeyin basit bir def'i hacet olduğunu anladığımız andan itibaren de çökeriz. GÜNDEM REHİN ALINDI Ayfer Toprak diye bir hanım, Güney'de bir yerde G.Saray marşını yasaklatır. Akmerkez dükkan açtırmaz. Adamın evine bayrak astırmazlar. Papermoon'a almamaya kalkarlar. Sinop'ta sokakta kutlayan konvoy önlenir. Vali ve Belediye Başkanı F.Bahçe'nin kongre üyesiymiş lafı dolaşır ortada. Gündemi gasp etmek için milyonlarca insanı "makaraya almak" ciddiyetsizliği diyorum buna. Avrupa'yı hedefler gibi yapıp ligi kovalamak, ligi kovalar gibi yapıp G.Saray galibiyetiyle yetinmek. Dünya devi olacak gibi yapıp sıradan bir Türk takımı derecesine tıkılıp kalmak. Ağlar gibi yapmak... Demokrasi var gibi yapıp monarşinin yumruğunu kullanmak. Takımın geleceğini kurgular gibi yapıp o geleceğe el koymak. Oysa, "Servetin batırdığı insan sayısı kurtardığından çok fazladır..." Yol açar gibi yapıp, o yollara hafriyat dökmek. Bir gün taraftarının desteklemediğini, ama destekler gibi yaptığını fark edip buna çok şaşırmış gibi yapmak. Bunun adı gündemin kafasına silah dayamaktır. Halkı kandıran kendini kandırmaktadır. Halkı kandırmak için de medyayı kullanmak hepsini birden kandırmak demektir. Medyamız F.Bahçe'yi alıyor, satıyor. Göklerde dolaştırıyor. İyimserlik doruklarda. Dünya yıldızları sanki Dünya Kupası'nı bırakıp, F.Bahçe idmanına koşuyor. Hocalar kapıda kuyruk. G.Saray'da ise kaos var. Lorant ortalığı karıştırıyor. Haim Fresco küsüyor. Polat perişan. Adnan Sezgin dövecek adam arıyor. Kötümserlik doruklarda. Kimseyi alamaz fotoğrafı çekiliyor. Beşiktaş birer birer topluyor ama medya onlara da "bunlardan bir şey olmaz" diye bakmak komutunu almış. İnsaf... Bunun adı kendini kandırmak, sonra F.Bahçelileri kandırmak, sonra da halkı kandırmak değil de nedir?.. Gelecek gelmiş bile Saran ve Kutlualp... Hakan Bilal Kutlualp'in Altan Tanrıkulu ile yaptığı söyleşiyi yakından dinledim. "101. yıl 100. yıldan önemlidir" dedi. Üstelik rakibinden saygı ile bahsetti. Tepeden tırnağa kültür akıyordu. Barışçı ve paylaşımdan yanaydı. Dayanışmaya meyilli ve demokrattı. F.Bahçe'yi herkese sevdirecek kadar sağduyulu konuştu. Büyük olduğunu biliyordu ama kibirsizdi. Dik duruyordu. Hemen "kellesi alına" denecek kadar ideale yakın bir prototipti. Ve Sadettin Saran... O tam bir lider. Sanki Bernard Shaw'ın sözü onun alın yazısı gibiydi: "Güç kullanmak veya gücü kullanmak değildir. Liderlik, güçlüleri kullanmaktır," Engin bilgisiyle parayı doğru kullanan birisidir Sadettin Saran. Kültür saçının ucundan ayak tırnağına kadar dolaşır. İş birliğini ve sinerjiyi hem destekler, hem kullanır. Beni ikna edecek kadar sevimli, açık ve doğrudur. Üstelik başkan olmaması gerekecek kadar dürüst ve beceriklidir. Saygıyı doğuştan hak edenlerdendir. Dik durur. Kendisiyle iki gün önce bizzat konuştum ve bir kez daha anladım ki; Sadettin Saran F.Bahçe'nin geleceğidir ve bu nedenle hemen kellesi alınmalıdır. Bu iki adamın da bir çayını bile içmişliğim yok. Pardon, yıllar önce Saran'ın bir kahvesini içmiştim. Üstelik hala hatırı vardır. F.Bahçeli olmayan biri olarak, bu iki ismin öne çıkmasını hatta birlikte bir sinerji oluşturmasını asla istemiyorum. Futbol 90-60-90 arıyor 54'e kadar dünya "WM" oynadı, 58'den sonra 4-2-4'le tanıştı. Bunun altında ezilen Avrupa, 60'larda Herrera'nın Katenaçyo'sunu sundu. Ama yine ezildi Güney Amerika'ya. 74'lerde Avrupa'nın üstünlüğü başladı. Çünkü Hollanda 74'te "Total futbol" ile tanıştırdı bizi. 80'lere girerken buna "tamamlayıcı futbol" dendi ve Türkiye'ye getiren de Özkan Sümer oldu. 84 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda 3-5-2'yi keşfeden Fransa, 86'da bunu uygulayan ülkelerin ağırlığını ortaya koydu. Güney Amerika hemen 4-4-2'yle karşılık verdi. 90'lar "ön libero" ile tanıştığımız yıllardır. 3 artı 1, veya 4 artı 1'li defanslar model oldu. 2000'ler ise "koşan yıldızlar ve doğaçlama oynayanlar" modelini moda yaptı. Dünya Kupası hep bir yıldız bulmuştur ve o yıldız Dünya Kupası'na tıkılıp kalmıştır. Leonidas, Ademir, Garinça, Mario Kempes, Juste Fontaine, Gerd Müller, Salenko, Scilaci gibi kupayı aşanlar ise, futbolu çok ender bulunan 90-60-90 ebadındaki güzelliklerini sunmuşlardır. Örnek, Meazza, Pele, Zico, Ronaldo, Zidane ve belki Ronaldinho. Bakalım bu kupanın canmazı kim olacak? Öfke üzerine bir gezinti İsteyen bu şifrelerimi kimin için çözeceğini bilir. "Öfke gelir, göz kararır. Öfke gider, yüz kızarır." (Türk atasözü) "Öfke ve kin gözleri kör eder, gerçekler görünmez olur." (Hacı Bayram-ı Veli) "Öfkeden sakınınız. Çünkü cinnetle başlar, pişmanlıkla biter." (Hazreti Ali) "Öfke geçici bir çılgınlıktır; hükmetmeye bak, yoksa o sana hükmeder." (Heraklitus) "Öfkenin her zaman bir mazereti vardır. Fakat haklı olduğu hiç görülmemiştir. (Lord Halifax) "Öfke, insanın görüş lambasını söndüren bir rüzgârdır. (Brooks Atkinson) "Tut atalar sözün, kalbi selim ol. Gönülden gönüle yol var demişler. Gider yavuzluğu tab'ı halim ol. Sert sirke kabına zarar demişler." (Levni) "Kaynayan kazan kapak tutmaz." (Türk atasözü) POST-İT Üç şey sürekli elde kalmazmış: Ticareti olmayan mal, tartışılmayan ve karşı görüşü alınmayan bilgi ve tabii ki cezasız saltanat. (Sadi Şirazi) S-ÖZ Sevgi insanların bir birine doğru bakması değil, birlikte bir yere bakmalarıdır. (Antoine De Saint Exupery) (Küçük prens kitabından) ----------------------------------------------------------------------------- "Başkan vaz geçti dönüyor" haberi hiç de memnunluk yaratmadı. Sadece "Memnunluk yarattı diye yazın" emri verildi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.