Önüm arkam sağım solum ölüm...

A -
A +

Futbol oyunu, son 8 yılda insan vücudunun limitlerini zorlamaya kararlı. Atletizm ve Yüzme dallarında Olimpiyat gösterdi ki temaşanın zirvesini oluşturan futbol oyununda bir zorlu maçın ardından 7000 ile 9000 kalori kaybı ve ortalama 3 kiloyu bir buçuk saatte kaybetmek mümkün. Bu da; vücudun yakalanamayan tüm arızalarının ortaya çıkması için sinsice bir tuzak. Yani bu iş tamamen "ölümüne" olmaya başladı. Birkaç yıl içinde iyi oynayanlar değil, sağ kalabilenler kazanacak böyle giderse. Önce bayrak altında bütünleştiğimiz Zafer Bayramınızı kutlar ve Müslüman aleminin huzurla yıkanması gereken Ramazan ayınızın hayırlı olmasını dilerim. Bu kadar büyük bir rant ve toplulukların toplum sayıldığı bir ortamda, insan vücudunun limitlerini bu denli zorlayan antrenman bilimi ve maç içi beklentileri büyük tehlike arz ediyor. Maç içi su molaları veya maçları gecenin bir saatinde oynatmak da çözüm değil. Hele şimdilerde iftar saati durumu büyük ölçüde oyuncu performansı farklılıkları sunacak, çalışma ve provalarda bunu göz ardı edecek hocalarda sorunu tetikleyecektir. Ramazan ayının ne demek olduğunu bilen "bizim" hocalar biraz yardımcı olabilir olası arızalara. Ancak; eşit yükleme durumunun büyük sancı oluşturacağı ortadadır. Diyetisyenler, antrenman bilimine kafa yoran birçok "hocayla" görüştüm bu yazı öncesi. Dini bilgilerine çok güvendiğim bazı diğer "hocalarla" da görüştüm. Hepsi insan sağlığında da birleşiyor ancak asıl oyuncunun bilinçlenmesinin eksik olduğunda birleşiyor. Son yıllarda bize ait bu nedenlerin dışında kalıyor ama sporcuların antrenman ve sahada "hayat kaybetme" sayısında büyük yükselme varmış. Yaaaa.. Bunun Müslümanlık ve Ramazan ayıyla hiç ilgisi yok, sadece oyuncusunun limitlerini bilmeden tümünü bir potaya katıp ortak ve eşit zorlamalar yapmak nedeniyle oluyormuş. Kalp, şeker, kan ve su kaybı herkeste ayrı özelliklere sahipmiş... Eşit mesafeyi eşit sürede koşmak için zorlamak ve nabzın aynı kalması asla mümkün değilmiş... Usain Bolt'un idmanının aynısını yapan herkes 9.32 koşamazmış mesela... Bir sahada yağmur yağarken ve güzel çimde oynamak ile bir başka sahada nem oranı boğuntusuna gelip suni çimde oynamak da sağlığı zorlarmış olumsuz yönde... Benim derdim Ümit... Onunki bu konuyla ilgili değil ama vücudunun, oyunu, hatta hayatı bıraktığı anda hâlâ içinde yeterli oksijen bulunan beyninin "oyna" komutunu sürdürmesinden çok etkilendim. Bunu ona yaptıran Ümit Özat'ta mevcut "oyun ve oyuncu karakteri" kesinlikle... Ama, bunu ona yapan da vücudunun bir yerinde gizlenen bir küçük "eksiklik veya sinsi bir arıza" olabilir mesela... Korkum; böyle giderse, daha çok koşan veya daha iyi koşanların değil, en fazla sayıda oyuncusu "hayatta" kalabilenin kazanacağı bir oyuna doğru gittiğimizdendir... Tıpkı, James Caan'ın harika bilim kurgu filmi "Roller ball" filminde olduğu gibi... Sözleşme önceleri basın önünde vücudun muhtelif yerlerine takılarak yapılan "üç beş elekrot yapıştırılmış" ünlü ve meşhur "sağlık kontrollerinden geçti" haberleri yetmez bu işe... Ayrıca bunu sadece resmi çıkabilen takımlar yapıyor... Ya Anadolu'daki binlerce sözleşmeli futbolcu... 20 bin liraya bir yıl oynattığı futbolcu için 2 bin lira harcayıp "sağlık kontrolü" "şeettirirlermi" acaba?.. Veya sağlık ekibi oluşturur mu manavdan bozma üçüncü lig başkanı?.. Der "aslan gibi çocuk"... salar sahaya... Yani... Çıktık çayıra Mevla'm kayıra... >> Dört büyük resim Galatasaray'ın resminde matem kokuyor. Coşkulu ve eğlenceli tarafı gitmiş takımın. Galatasaray "ya biri sakatlanırsa" durumundan çıkmış ve çoktan "ya biri iyileşirse" korkusuna teslim olmuş gibi duruyor resimde. Eski isimlere yeni yerler arama telaşı fena halde hissediliyor. Fenerbahçe'de Alex'in 17'de birine mal olan Gaziantepli Tabata'nın onun 17 misli fazlasını oynuyor olması sorgulanıyor. Kezman ve Appiah gibi "konuşma cesareti" olanların şikayet ettikleri merci ve gösterdikleri adres hep aynı. Acı konuşuyorlar ve gerçek konuşuyorlarsa gerçek çok acı demek ki... Beşiktaş ve Trabzonspor eski hoca avantajlarını kullanacaklar. İkisi de artık "küçük maç" kaybetmeyen, "büyük maçı da" kafa kafaya oynayacak takımlar gibi duruyorlar resimde. Yanılsam bile "takım" gibi durdukları ortada... >> İlk hafta sendromu Bizde Fenerbahçe yenildi ya ilk hafta, mahkemeler hemen kuruldu... Bakın... Ajax Willem'e mağlup, Van Bastenli ilk maçı üstelik... Milan evinde mağlup. Şevçenko ve Ronaldinho ile... Barcelona yenik... Lige yeni çıkan Numancia'nın ilk maçında... Real Madrid bile mağlup... Bayern ve Werder'in durumu da ortada... Olabiliyor demek ki... >> Türkçesiz Türkler... Mehmet Akgün kim?.. Willem'in Ajax'a galibiyet golünü atan Türk... Gökhan İnler Udinese'de müthiş bir gol buldu dün... Mevlüt Erdinç Sochaux'yu zafere taşıyan golü attı dün gece... Kazım da Belediye kilidini açan Türk... Ve hiçbiri... Köşedeki eczaneyi tarif edecek kadar bile Türkçe bilmiyor!.. >> POST-İT Sivasspor ve Gaziantepspor bu ligin yine yükselen değerleri gibi başladılar. İlk beşin içine adlarını yazdırıyorlar gibi... Hani her yıl bir yükselen değer, bir Anadolu takımı yukarılara kendini atar ve ümitleniriz ya. İşte Sivasspor oraya abone ve Gaziantepspor'da oraya adını yazdırıyor. Ben Kayserispor'u da işin içine katıyorum. İlk 5'e 4 büyükle birlikte 8 takım buluyorum. Vee işin içinden çıkamıyorum... >> S-ÖZ "İyi kişiler yaşamak için yerler, kötü kişiler ise yemek için yaşarlar..." SOCRATES >> Tolga Zengin şu anda Volkan'ı da Serdar'ı da açık ara solladı. Tony Sylva gelir de kaleye geçerse Ersun Hocaya küserim valla...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.