Hiç bir çaba harcamadan, emek vermeden ve terlemeden değiştirebileceğimiz tek şey vardır. Fikrimiz... Çabalıyorum, terliyorum ama yine de fikrimi değiştiremiyorum. Bu korkak, sinmiş, güdümlü, düzensizliği kitap edinmiş hakemler üstünden istediğini vuran, istediğini okşayan Futbol Federasyonu için. Türk Futbol Fenerasyonu son haftada üstüne tüy dikti, son maç ve son olaylarda yaptığı açık infazda "Öpiim Abi" Federasyonu oldu. Şike soruları hasır altına, ispatlanmış teşvikler halının altına, hakemlerin bilerek ve isteyerek hataları koltukların altına... Ev tertemiz... "Sporda Şike, Şiddet, Haksız Rekabet ve Doping" araştırma komisyonu ile "Futbolda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi" yasası ne yapabilir ki bunlara? Görgüsüz demeç ve tavırlara hiç bir çareleri yok. Biri ortalığı gerdi, esti ve gürledi. Üstüne, Trabzonspor'u da hakemlerin sürekli kendi lehine, dolayısıyla Trabzonspor aleyhine yaptığı hatalarla yendi. İki yardımcının ikisi de hata giymişlerdi elbise olarak. Bu hafta da siyah giyeceklermiş Papila'ya destek olarak. Ligi böylece "sıralamışlar" çoktan. Bizler de "acaba bir tesadüf olur mu?" durumunun peşine düşmüşüz. Olumlu, doğru veya güzel bir şey ancak "tesadüfen" olabiliyor. Normal olan düzensizlik... Bıyığı terlememiş bir dünkü çocuk, seyrettiği toplam maç sayısı bile 10'larla sınırlı bir yardımcı, ona doğru koşan iki kişinin arkada ve kapalı olanının penaltı yaptığına hükmediyor. Aslında iki metre arkasında ona küfür edenlere "alın işte size penaltı. Görün örekeyi" tavrıdır onunki. Toy bir delikanlının intikamıdır. Erciyes'i Kayseri yapanlar, şimdi Kayseri giderse Erciyes'i bir daha Kayseri yapmaya hazırlanıyorlar. Takımlara "stepne" kullandıran federasyon, İstanbulspor'u ise bir türlü sattırmıyor. 31 Aralık 2004 öğlen saatlerinde gizlidir cevaplardan biri de. O dakikada federasyon, İstanbulspor'un satışı için randevu veriyor ve ardında Şekip Mosturoğlu ile Levent Bıçakçı gibi iki "namlı avukat" sırra kadem basıyor. Kararlaştırılan "Petkov ve sorunların" küme düşürülmesidir, İstanbulspor'un değil. Başkanın biri çıkıyor, "G.Saray'ın kazandığı UEFA Kupası tesadüftür" diyor, Bıçakçı ise "başkan takım ismi vermemiştir" diyebiliyor. Çıldırmak üzereyim peşine takıldığım futboldan ve de kusmak... Mahkemeye verilen bir federasyon, takımların çekilmeye kalktığı bir lig ve Yargıtay'a baş kaldırmış bir MHK. "Tesadüfen" ve "Lütfen" diye diye gırtlağa kadar lağım kokusu. Levent Bıçakçı'nın mütevelli heyetinde yer aldığı Kadir Has Üniversitesi'nde "sıfır reytingli bir milli hoca" skandalı da cabası. Hocayı kulağından tutup panele götürme fiiliyeti. Mütevelli parası aldığı öğrencilere Ersun Yanal ısmarlamak. Ve kantinden altı üstü 20-25 kişi toplayabilmek. Altı üstü ayarlanmış bir ligde, Trabzonspor'u derdest edip birini şampiyon etmek. Koca hipermarkette bakkal zihniyeti... "Öpiim Abi"lerin el etek öpeni. Bir takım hariç, diğerlerinin hepsinin aleyhine eşit dağılmış hakem hataları düzen Futbol Federasyonu'na... Onun düdüklerini belli makamlarda öttüren düzenin hizmetkârı hakemlerine... Onları atayan, Yargıtay'dan ters yüz ve illegal, üstelik gizli toplantılar yaparak yaşayabilen MHK'sına... Kimsenin dinlemeye bile gitmediği hocasına emanet edilmiş Milli Takımı'na... Bir kulüp başkanının açıkça ezdiği ve emrindeki memuru gibi davrandığı hukukçu federasyon başkanına... Ben nasıl olup da, "Öpiim Abi Federasyonu" demeyeyim?.. F.Bahçe hazır ve nazır Sektörü hareketlendirmekteki başarısıyla, topuyla tüfeğiyle, taraftarıyla ve saha dışındaki kavgasıyla, oyuncusunun savaşıyla, 1.5 saate 7 gün uğraşarak medyayı şekillendirmesiyle, üstelik sisteme ve atamalara nezaret etmesiyle F.Bahçe şampiyon oluyor. Şampiyon olmak için sadece iyi oynamak yetmez. Bir deplasman maçına havaalanında saatlerce beklemeden ve uçak değiştirmeden gidebilmek lâzım. Yönlendirilen değil, yönlendiren olmak lâzım. S-ÖZ Herkes eşittir, ama birileri daha eşittir. (George Orwell) Tesadüfen doğduk, mecburi yaşıyoruz Yaşamda "tesadüfe" yer yoktur. Dolayısıyla "tesadüf" diye bir şey yoktur. "Tesadüfen" zengin olmak için işaretlediğiniz altı adet numaraya, altı isabet gerekir sayısal lotoda. Bunun için de sokağa çıkıp bir bayie uğramanız gerekir. Sokağa çıktığınız için de size bir araba çarpabilir. Araba çarpmasın diye sokağa çıkmazsanız ve kuponu başkasına yatırtırsanız, bir kalp kriziyle de gidebilirsiniz. Bir takımı "tesadüfen" elemek için, önce o takımla oynayacak düzeye geleceksiniz. Sonra bir diğerine... Arkadan ötekine... Ardından da onları yenebilecek düzeye geleceksin ve hepsini yeneceksin... ..Ve bunun adı da "tesadüfen" olacak. Milan'dan kovulmak için önce oraya hoca olabilmelisin. Roma, UEFA şampiyonluğunu tesadüf kabul etseydi, Terim'e teklif yapar mıydı?.. POST-İT Elin adamına Mercedes 500 SEL veya BMW 744 alıp kullansın ve beni de arkaya bindirsin diye yapılan masrafı bir türlü anlamıyorum. Tanımadığım adama araba alacağım, beni öne bile oturtmasın diye bir de para ödeyeceğim. Maaşlı şoföre son. (Bir zengin) Üç Cem!.. Hakemlik 17 tane kural kapsar. Bunların da çoğu saha çizgileri, hakem giysileri ve topa verilecek atmosfer/basınç ile ilgilidir. 25-30 sayfalık kitaba sığan bir dünya. İnanın, "trafik ve motor bilgileri" kitabı daha kapsamlı ve zordur. İstanbul'da araba kullanmak, maç idare etmekten daha zor ve risklidir. Sipariş ve kurguya uygun maç bitirmek çabası nedeniyle futbolumuzun ulaştığı (!) çizgide Avrupa'daki geberik şampiyonlarımız, iki Avrupa bayan takımının maçını bile alamayan hakemlerimiz oluşmuştur. Cem Deda ve Cem Papila tetik çektiler ve tarih oldular. Arada nasıl yırttıysa Bülent Demirlek yırttı. Ben hâlâ "Üç Cem"den, 3. olan Cem Tosyalı'nın hakemliği aniden bırakış şeklinin açıklanması fikrimde ısrar ediyorum. Biz bugün hakemliğin dibine dinamit koyan ve kanallarda takla atan Yavuz Bey'in verdiği hasarın enkazını temizlemeye çalışıyoruz. Yoksa hakemlik o kadar da abartılacak bir şey değil. Çünkü sosyal duruşları olmayan, satranç bilmez ve kitap okumaları bile sınırlı, sadece düdükle ateş eden insanlardır ve o nedenle futbolumuz yerle bir olmuştur. Bütün müdürler toplandık... Toplandık... Toplandııık!.. Spor müdürleri toplandı. Tepki koydular. Sözlerini tutabilirlerse, TSYD dahil ortalık biraz hizaya getirilebilir. Ancak toplantıya katılanlar reyting ve tiraj cambazları olduğundan pek bir sonuç alamayacaklarını ve ilk fırsatta birbirlerini atlatacaklarını düşünmüyor değilim. Herkes gazetesinde ve televizyonunda olayı haber yaptı yapmasına ama kendine göre yaptı. Yani öne geçmeye çalışan müdürlerin, ikili görüntü veya resim kollayan sorumluların haberlerini izledik. Her spor müdürü kendini "toplantının yıldızı" gibi gösterme gayretine girdi. O nedenle "kavga ve gerilim bitsin" diye toplananların damarlarında akan, "kavga ve gerilim sürecek" resmini açıkça gördüm. Kendine yontmaya çalışanlardan umutlu olamam ki... Ayrıca, onların güçlerini birleştirip, futbolun düzensizliğine kendi aralarında bile bir düzen kuramadan çare aramaları, düzensizliğin çeşmesi olan Futbol Federasyonu'nun "Öpiim Abi"sine çare olabilir mi? Bu kadar yanlışı yan yana veya üst üste kimin "düzdüğü" belli değil mi? Bizler yine "üzülenler" olarak kalmayacak mıyız? O fotoğraftaki spor müdürlerinin çoğu bir takımın yandaşı, bir bakanın güdümlüsü, patronun arkadaşı olan filanca takımın başkanından korkmuyor mu? Önce, Aziz Yıldırım'ın patrona telefon ettirip işten attıracağı muhabirle birlikte o müdür de ayrılsın, hiç değilse karşı dursun da ben de bu toplantıya inanayım.