Oyun bitince, şah da piyon da aynı kutuya konur

A -
A +

Suda batarken, can havliyle birine tutunur ve onu da beraberinizde götürüp birlikte boğulursunuz. Eğer Levent Bıçakçı hâlâ daha, "önümüze bakmaya" devam edecekse, Ersun onu da götürüyor. Kadro yanlış, oyun yanlış, taktik ve sistem yanlış. Her şey sıradanlaştırılmış. Hâlâ daha, "sistem adamı" olduğunu anlatan ve "geleceği planlamak" safsatalarına sığınan bir hocamız var. Seyirci milleti Ersun'u gönderdi, Ersun giderken Levent'i de götürüyor. Milli ses "istifa" diyecek, biri tazminat almak, diğeri de ödememek için ve üstelik "taraftara rağmen" demiyorum, lütfen dikkatli okuyun, "millete rağmen" direnecekler. İşte bunu kabul edemeyiz. Rüştü'yü öne süreceksin, Ersun'u korumaya kalkacak. Tuncay ay-yıldızı gösterecek ve seni aklayacak. Oysa bu milli bir olay. Milli bir olay demek, "milletin bir olayı" olduğunu söylemektir. Oysa Ersun, "geleceği oluşturuyorum" dediği oyuncularını perişan ederek, "kendine gelecek oluşturmaya" soyunuyor. Pardon!.. Aslında çırılçıplak da daha niye soyunuyor? Her şey bitti beyler... Ersun'u, Hakan Şükür'le aynı kutuya koyup kaldıracaklar oyun bittiği için. Koca Hakan'ın altında ezilmiş küçücük bir Ersun, kutuya kaldırılacak. Çok şükür ki, ben bu olacakları Gürcistan maçı zamanında ayan beyan yazmıştım. Şimdi sadece bunu haykıran milyonlardan biriyim. Ersun hâlâ, "Böyle soru mu olur?" diyecek en pişkininden. "Akşam üstü çıkmış kenar mahalle francalası" gibi. Orası, onun istediği soruların sorulacağı yer değil. Orası hesap vereceği yer... Okul panellerinde zorla toplanan 15-20 öğrenci bile ona bu hesabı aylar önce sormadı mı? Yunanistan maçından sonra onlarca yanlışını katladığında, basının sorularını da Ersun mu tespit edecek? Çareyi, takımı Kazakistan'a erken kaçırmakta arıyor. Aslında çare dönüşünde ne yapman gerektiğinde gizli. Jenerasyonu bitmiş bir takımı teslim aldığını söyleyen Ersun, geleceğini Bülent Korkmaz'a bağladığına göre, "çiplerinde" bir arıza var demektir. Çiplerinde yoksa ceplerinde var zaten. Şimdi Bülent Korkmaz'la da aynı kutuya konulacak. Ne yapıp edip Şükrü Saracoğlu Stadı'na kaptan çıkarmama emrini, Davut Dişli üstünden Aziz Yıldırım kanalıyla alan ve uygulayan Ersun, emir eri Davut Dişli ile de aynı kutuya kaldırılacak. O kutudaki yalnızlığında F.Bahçe hayallerinin onu nasıl "uyuttuğunu ve yuttuğunu" görecek. Ersun, seni "tercihinle" aynı kutuya kapatıp yapayalnız bırakacaklar. Teknolojinin namert elini mikroçiplerle soktun çocukların kafasına ve sen hayallerini çaldın bu milletin. "Önümüze bakıyoruz" diye diye hakikaten başımız öne eğildi ve kafamızı kaldıracak halimiz yok iken, önümüze baka baka geldik Kazakistan'a. Benim korkum; oyun bitince Ersun Yanal ve Levent Bıçakçı'yı, namahremini üç otuz ettiği milletle aynı kutuya koyup kaldırmaları!.. Türki cumhuriyetlerde son aylarda üst üste darbeler oluyor ve iktidarlar devriliyor. İster misiniz, bizim futbol ihtilâlimiz de Alma Ata'ya denk gelsin. S-ÖZ Emre: "Hocam yerden ayağa oynayalım. Adamlar çok uzun, böyle oynarsak gol atamayız yere indirelim." Ersun: "Sen işine bak. Kaldırın topu. Hakan'sız bir kafa golü atalım da millet tercihimi görsün. Sonra sistemimde sana da yer olmaz!.." POST-İT Biz Yunanistan'ı yenip Ukrayna maçında da Yunanistan'ı tutacaktık. Şimdi Ukrayna'yı tutuyoruz ki, ikincilik şansımız sürsün. Her an Danimarka'yı da tutabiliriz ki, play-off yakalayalım. Tuta tuta, tutukluk yaptık ey millet... (Ü.Aktan) Mezesi mazisi!. Bir yemek... Terim - Uluç - Cansun - Altaylı - Saracoğlu - Elmas - Donat - Talu - Dürüst ve Süren. Didik didik art niyet aranan bir yemek... Bu isimler, "devirmek" için yemek yemezler, şayet isterlerse "devirirler" yemek yemeden. Onlar, "yapmak için, etmek için" yemeğe oturdular. Aslında dost düşman demeden kenetlendiklerini, dinamikleri harekete geçirdiklerini, mevcudun başarılı statiğine destek olmaya karar verdiklerini seziyorum ben. O yemeğin mezesi sadece mazisi olamaz. Öyle gibi görünse de, o sofranın ana yemeği "destek" olur ancak. Öyle bir masada, "köstek" ara sıcaktan öteye geçemez çünkü. Ulusoy başkan, Türkiye şampiyon Adam haklı... Diplomasız bir adamın yaptığı ve becerdiği her şeyi toplamaktan bile aciz diplomalı bir başkan, yaptığı her hamlede Ulusoy'u haklı çıkarmakta devam ediyor. Haluk Ulusoy bir mert, iki delikanlı ve üç tuttuğunu koparan birisiydi. Bu saydığım üç haslet için de "diploma" gerekmiyor. Ya da bu üç hasleti diplomanın yanında vermiyorlar. Ev sahibi ve havuz Hep yazarım, "Adil olmak herkese eşit davranmak değil, herkese hakkını vermektir" diye bir sözün, bir kere okuyarak kavranamayacak kadar kıvrak içeriğine hep vurgu yaparım. Yavuz ev sahiplerini bastıran havuz paylaşımı da "Adil" oldurulmaya çalışıldıkça, "Adi" bir paylaşıma doğru da gidiyor. Hiçbir şey vermeyeceksiniz, hedefiniz olmayacak, "bize destek çıkın, hep İstanbul İstanbul" diye öyküneceksiniz, sonra da İstanbul takımları neyinizi istiyorsa hemen satacaksınız! "Yok kardeşim, benim hedefim var" demeyeceksiniz, sonra onların büyük hedefleri altında ezilip bir de "eşit hak" isteyeceksiniz. Burada adalet eşit olmamalarında yatıyor. -------------------------------------------------------------------- Yunan maçına koyduğunuz 50 bin dolar primi Türkiye Ligi'nde maç başına alıyor bu oyuncular. Keşke primi seyirciden çıkarmaya kalkmasaydınız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.