Seyirciniz yoksa, kendi sahanızda hiç bir destek alamadan oynuyorsanız, iki tarafın da hak etmediği bir maçı son saniyede bir kaza kurşunuyla kaybetmeniz normaldir.
Şimdi tabelayı bırakıp maça gelelim.
Ligin ortaya çıkardığı durumun gaza getirdiği bir takım ile bir türlü gaza getirilemeyen rakibinin iç saha mücadelesi...
Ön taraf Webo-Sow-Kuyt koyan Fenerbahçe görüntüde aktif ama girişimi yok denecek kadar az. Rakibini ise hiç getirmiyor kendi kalesine... Tipik bir orta alan debelenmesi izliyoruz...
Seyirci maçı bırakıp rakibin yanında yer almış... Ev sahibi yalnız ve Groningen veya Herenween'in çok daha pahalısı gibi...
Ama yarım gelip golü bulan ve golün mucidi olarak da Egemen'i afişe eden Kasımpaşa öne geçiyor. Hem de hiç ataksız ve hiç baskısız... Sonra "halı saha" formatında ikinci golü atamayan ev sahibi takım, "atamayana atarlar" kuralına yenik düştü. Devre biterken ilk yediğinin aynısından bir tane daha buyur etti Fenerbahçe. Sanki Gökhan Gönül'ün kanadından "harakiri" yapmayı kafasına koymuştu..
52. dakikada kaçan gol ise Pisagor'un ne kadar teoremi varsa gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi bana. Boş kaleye iki kez direkten dönmek gibi bir şeyi ben ancak Fenerbahçe için "şanssızlık" hanesine yazabilirim. Sonraki kafa golünü de Kasımpaşa için "gaflet" hanesine...
Maçın bitiminde tabelanın yazdığı ise adil bir sonuç olacaktı ama seyircisiyle zaten galip gelen Fenerbahçe, bir uzatma golüyle üstünlüğünü tabelaya da taşıdı ve üç puanı kaptı kaçtı...