Pektemek gol demek

Maç, benim maç öncesinde kendi sanal maçımı oynarken planladığım gibi yürüdü ve tahmin ettiğim bir skorla bitti. Sezon başından bu yana "taşeron kadro" kullanmanın sıkıntısını çeken ve kadrosunda yeterinden fazla "part-time" oyuncular bulunduran Beşiktaş'ın, derbi öncesi ve Kiev sonrası nasıl bir farklılık göstereceği bekleniyordu ve benim umduğum gibi oldu. Oyunun ilk çeyreğinde sahaya yürek koydu Beşiktaş. Adı Mustafa soyadı "gol" demek olan Mustafa'nın bu güne kadar nasıl olup da bu kadroda yer bulamadığı ilk dakikaların pırıltısıydı. O dakikalarda sahaya yürek koydu Beşiktaş. Aslında hepsi değil de Ernst ile beraber bizim Türkler koydu yüreği. Sonra birden bire kenardan birisi bunun bir iç saha maçı olduğunu söyledi her halde ve Mersin İdman Yurdu savunmayı orta çizgiye getirdi, önde baskı için cesaretlendi ve gol pozisyonlarını bulmaya başladı. Devre biterken Beşiktaş'ın sıkıntısı aylardır süren bir sıkıntıydı. "Takım olarak birlikte düşünememek..." Devre bittiğinde pıt pıt atan Mersinlilerin yüreği, gol müjdecisi baskıyla küt küt atmaya başlamıştı. İkinci yarıda Beşiktaş oyunu biraz daha sahaya yaydı ama Quaresma'nın atamadığı, sonra da Holosko'yu golle baş başa bırakıp Holosko'nun atamadığı pozisyonlar, yalancı Mersin baskısının "nafile çabalar" olduğunu söyledi. Quaresma'nın Holosko'ya verdiği muhteşem gol asisti, amatör kümede bir oyuncunun bile kaçırmayacağı golü kaçırmasının acısını unutturdu. Son 10 dakikayı Kiev deplasmanının skandal ismi Edu ile oynadık. Mersin İdman Yurdu, çakılı oynayan Beşiktaş savunmasının arasına girmek için çabaladı ama pek girebildiği de söylenemez. İlk yarıda müthiş goller çıkaran Cenk, ikinci yarıda pek yere yatmadı mesela. Maçın sonuna doğru bir kere yattı, o da Beşiktaş'ta bu genç oyuncuyu günün adamı yaptı. Böylece bu haftanın tek kazanan zirve adayı Beşiktaş oldu ve Mersin deplasmanında 8-10 puan kazanarak döndü. YÜREKSİZ ADAMLAR Çarpışan yüreklerden 15'er dakikalık seriler izledik. Sonlara doğru tamamen yüreksiz adamların maçına mahkum olduk.