Öcal Abi'nin 'FIFA'nın Suarez dersi' ve Galatasaray'la ilgili 'Handikap' başlığı altındaki yönetici eleştirisini okudum ve okuyamayanlar da okusun diye aynen alıp buraya koyasım geldi. Atlayanlar mutlaka dönüp bulsun ve okusun. İki analiz ve sonucunda ortaya çıkan sentez tam isabet kaydediyor ve tarafımdan açıkça kıskanılmıştır...
Suarez'in ısırıp ısırmadığına, ön dişlerinin neden o kadar 'dişlek' formatında olduğuna, görüntülerin ne kadarının hakemin görüş alanında olduğuna, ya da olmadığına, diş izlerinin yeni ya da eski olup olmadığına, kısacası kimsenin gözünün yaşına bakmadı ve 24 saatte tarihi bir cezayı yapıştırıverdi..
Kişisel kanaatim odur ki, söz konusu Chiellini ise gerisi teferruattır ama UEFA ve FIFA belli ki kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.
Zidane kafayı göğsünün çatısına çaktığında; Materazzi, Zidane'nın ablasına mı sövmüş, yoksa Cezayir asıllı oluşundan mı dem vurmuş, hiç ilgilenmediler.
Bastılar cezayı ama Zidane zaten çıkıyordu sahadan hakem arkasından kırmızıyı salladığında...
Ceza verdiklerinde ise çoktan futbolu bırakmıştı...
Töhmet
Muhataplar Materazzi veya Chiellini ise bir durup düşünmek gerekir...
Bir İtalyan stoperin böyle çetrefilli durumlarda haklı çıkma ihtimali yüzde birden fazla değildir benim futbol anlayışıma göre...
Ama sistem acımıyor ve töhmet altındaki isimlere değil, sabıka kayıtlarına hiç değil, sadece eylemin olma ihtimalinin bile nasıl bir kirliliğe neden olduğuna bakıyor.
Doğrayıveriyor...
Satırı vuruveriyor...
Tıpkı bizim TFF'miz gibi!
Aylarca beklemiyor, duruma göre zaman kazanmaya çalışmıyor, anında veriyor cezanın katmerlisini...
Aynı bizde olduğu gibi!
Hak mahkûmiyeti olan birinin tribünün en ön sırasında açıkça ve alenen küfür ederek maçı tamamlaması sonucunda küfrü yiyene ceza verebiliyor.
Türk futbolunun da bir onuru olabileceğini düşünmüyor.
Bilmiyor ki; 'Birinin yaşayıp yaşamadığını nabzına bakarak değil, onuruna bakarak anlayabilirsin...'
Ceza pazarlık konusu olmaz
Ülkemizin spor hukukunu yerle bir eden, adli vakalarla sportif ahlaksızlıkları birbirine sokan, korkak ve basiretsiz federasyon yüzünden UEFA kapılarında elimizde dilekçe dolaşır olduk.
Sizin bir türlü çözemediğiniz düğümlere dolanmış takımlar, 'ellerinde çiçekler' ile İsviçre kapılarının önünde ağlaşıp, birbirlerini gammazlıyorlar...
Nyon'da kapı önünde 'dört dilde dilekçe yazılır' levhalı adamlar var artık...
Kirliliği ülke basınının manşetlerinde; Brezilya'dan gelen çekişmeli güzelliklerin de önüne çıkaran salvolar yer alıyor ve TFF başını daha da beter gömüyor kuma...
Onların ceza anlayışı şundan ibarettir:
'Tamam, penaltıyı verdim ama bari kavga çıkmasın siz de baraj kurun...'
POST-İT:
Öyle bir yere geldik ki, 3 yıldır 'ben yapmadım' yerine 'herkes yaptı' savunması ile avunur olduk.
Şimdilerde de 'ben yaptıysam da herkes yaptı ama' diyerek, ne yapıp edip Trabzonspor ile Galatasaray'ı işin içine çekmek isteyen bir anlayışla karşı karşıyayız.
Başaramayacaklarını biliyorlar ama algı mühendisliği de almış başını gidiyor...
Maalesef, bu işin cılkı çıktı...
Bu da mı gol değil?
Belki görmezden gelmek işinize geliyor ama bilin ki; Türk futbolu 'şimdilik' cezalıdır.
Gerisinin de gelmesi ihtimali vardır...
Sizin tescil ettiklerinizi almadı UEFA...
Bu ülkeye bir ceza değil midir?
Sizin ceza vermediğinizi de almıyor ceza vererek...
Bu da ülkeye ceza değil midir?
Sizin sıralamanızda 'Avrupa'ya gidemez' sırasında yer alan bir takıma 'sen gel' dediğinde hiç yüzünüz kızarmadı mı?
Siz aklıyorsunuz, ülke tekrar yargılamaya kalkıyor, yargılanan 'acaba yanımda kimleri de yakarım' telaşında, UEFA ise ne sizi ne de takımları dinlemeden kafasına göre geleceklerle gelemeyecekleri tayin ediyor...
Bu da mı gol değil?..
S-ÖZ:
"Rüyaların gerçek olması için bir tek yol vardır. Uyanmak..."
Hem 'Bu ülkeye şikeyi Galatasaray getirdi' diyeceksin, Galatasaray müdahil olduğunda da 'Seni ne ilgilendirir ki, sen ne karışıyorsun bu işe' diyeceksin...