Pilavdan dönenin düşü kırılsın

A -
A +

Florya'nın bir salonunda Back to the Future filminin bir versiyonu yeniden vizyona girmişti sanki. "Çözümün parçası olmayı beceremezseniz, sorunun bir parçası olmaya devam edersiniz" deyiverdi toplantının başında Fatih Terim. Lila kravat, siyah takım ve beyaz gömlekle, arkaya atılmış seyrek saçlar onu playboy gibi oturtmuştu karşımıza. "Bazı arkadaşlarla denedik, olmadı. Olmayacaksa, 'bu' arkadaşlarla da mı olmayabilir acabayı deniyoruz şimdi" derken beyninin cimnastiği çoktan geride bırakıp, "Step Dans" tepinmelerinde olduğunu görüyorum. Matematiği basit; son yüzyılın en başarılı G.Saray'ı ile son 10 yılın en başarısız G.Saray'ı arasında 90 yıllık bir avantaj buluyor lehine. Siracuse da Arşimet de kuma üçgen çizip, suyun kaldırma gücünü düşünürken onun matematiği de ilk anda aleme ters gelmişti. Derken Terim kemik rengi kalemini iki parmağının arasında sallayarak birilerinin gözüne sokmaya çalıştı. Sağ el dirsekten 90 derece yapmış havada gidip geldi birkaç kere. "Çözümden söz ederken" el masaya düşüyor ve gözler tüm salonla yüzleşiyor. İşin o bölümü nedense bir solukta söyleniyor. Sihirli kelime, "Daha evvel yapmalıydım" şeklindeki cümlenin başındaydı. Çünkü dudaklar orada kısıldı ve kafa öne doğru birkaç kez eğildi. Sonuncuda çene kravata bile değdi. Derin bir soluk, geniş bir es ve "Camialar sembolleriyle ayakta durur" dedi. Ardından "Bana yardım et" dediğini anlattı ve sonra ekledi: "2005'in teknik adamı olarak yanımda ol. Perşembe gecesi 20.30'da konuştum. Ancak oynamak istediğini söyledi" derken biraz buruldu. Sonra tekrar sırtını dikleştirdi, kamburunu yok etti ve yeni bir bölüme geçti. "6 aylık bir 'geleceğe hazırlık' kampına Antalya'da başlıyoruz. Kaybettiği zaman da saygı duyulan bir takımın peşindeyim" derken kararlı konuşuyor. Bunu takip eden cümle "Fizik ve teknik değil, kimlik geliştirme çalışması başlamıştır" oluyor ve medyanın dövmek istediği "bağcı" gibi boynunu büküyor. "Duyum" diyerek kendisini eleştirenlere trend kelimenin yerine hiç kullanmadığı dedikoduyu koymuş gibiydi. Ceketinin bir düğmesini açtı, tek tarafı geri attı ve göğsünü ileri fırlatarak, "Güven ve sabır" istedikten sonra, "Büyük fırsatlar, çoğunlukla çözülemez gibi görünen sorunlarda gizlidir" cümlesini sarfetti. Bu toplantının en didaktik bölümüydü. "Başarısızlığa katlanamayanlar mükemmeli asla yakalayamazlar" derken ceketini tekrar iliklemişti. Suyundan bir yudum aldıktan sonra, "Bizim yaptığımız en asil davranış biçimidir. Size göre böyle olmayabilir" dediğinde arkadan Hakan Şükür sorusunun geleceğini biliyor gibi, sağ eli dirsekten masaya dayalı ve avucu açık olarak bir bekleyiş içine girdi. Bir sonraki atağı ise Faruk Süren ve Mehmet Cansun sorusunu cevaplarken geldi. "20 yaşından beri öğrendiğim örf ve ananeler, başkanım bana izin vermedi, izin verseydi söyleyeceğim çok şey vardı" gibi cümleler kurduğunda fazlasıyla ölçüp biçerek konuşuyordu. Çünkü 10-12 kelimelik bu cümlelerde tam 36 kez yutkundu. Öylesine biçti ki; "Haute couture" terzi sanırdınız. Tek tepkili anı, "Varsayımlar zamanımızı alır" derken oluştu. Engin Atay'ın bu sorusunda ironiden öteye klasik mimikleri yüzüne dönüverdi birden. Sonra derin bir soluk alarak cevapladığı soru ise, "Siyasetle uzaktan yakından hiçbir ilgim yoktur" şeklinde oldu ve bir solukta çıkardığı tek cümle de bu oldu. Sesinin en fazla yükseldiği yer ise final bölümünde G.Saray taraftarına mesaj verirken, "Haklı çıkmak derdinde değiliz sorunu çözmek derdindeyiz. Biz Türk futbolunda önde ve çeken bir katarız" dediği final cümlesi oldu. Ne demek istediğini anlamak size kalmış!... Marjinal-Orijinal Telefonla ulaşarak ve ınternet yoluyla yeni bir moda türemiş. Televizyon ve radyolarda ne seyrettiğinizi ya da kimleri beğendinizi soruyorlar, sonra da kim olduğunuzu söylüyorlarmış size. Ben bunun cevabını köşemde vereceğimi belirtmiştim. Eğer bana ulaşırsa, haftaya da "Tahlil" sonuçlarını iletirim. Televizyonlarda, Alaca Karanlık ve Sultan Makamı kare kare seyrettiğim iki ayrı dizidir. Başka diziden zevk almıyorum. Popstar'ı hiç kaçırmıyorum, tipik bir Bayhan ve Elenacıyım. Çünkü etrafta biraz hızlı yürüseniz mutlaka bir Barış ve Abidin'e çarpacağınızı hissediyorum. Telegol ve Maraton'u hiç kaçırmam. Televizyon veya radyoda nerede yakalarsam Sunay Akın'ın her şeyini seyreder ve dinlerim. Çok özlediğimde arar kendisiyle görüşürüm. Radyoda Nihat'la Sivrisinek ve Levent Ünsal takip ettiğim isimlerdir. Maç dinlemeyi ise Okay Karacan, Yalçın Çetin ve Melih Şendil'den tercih ederim. Marjinal miyim, orijinal miyim haftaya öğreniriz herhalde. Tel-kenar Voleybol maçlarını mükemmel anlattı. Saha içi terminolojisi için ne kadar çalıştığını ben biliyorum. Hamaseti gereği kadar kaşıyarak dozunda ve milli pozunda abartmadan, bilgiyi oyuna verip anlattı. Yüksel Aytuğ kardeşim beğenmemiş ama bana göre harman mükemmeldi. Azerbaycan TV'si bizden daha mı iyi anlattı. Aytuğ'un alt alta sıraladığı bulgular işi sulandırmayı değil, tam tersine "Fazladan fikir ve fazladan renk" anlamına gelir. Gökhan 30 kelimeyle anlatılacak bir maçı 31. kelimeyi de kullanarak anlattı. Ama Aytuğ bu durumlarda tuzağa düşen "standart izleyicinin" tuzağına düşmüş anlaşılan. Hıncal Abi Bazen bir haberi bir gün beklemek, yorumu iki gün ertelemek veya 3-5 gün önce yazmış olmak gerekir diye düşünüyorum. Hıncal Abi hiç yutkunmadan yazar ve söyler. "İçimizdeki İrlandalılar", "Voleybolun karanlığı"2 concept'iyle yazılmış yazılar hep final niteliği sabahı yer aldı. Hıncal Abi iyi bilir; "Yırtmaç vardır, yırtık vardır." Sultanlar yarı finali aşırı kutlamaktan, iki kez finali kaçırıp Hıncal Abi'yi haklı çıkardı ama Hıncal Abi de bu tür yazılarında acaba biraz daha erken refleks, ya da biraz daha sonra sabır gösteremez mi? Gündem dövmek İpin ucu kaçtı galiba. Kimin kimi dövdüğü, dövebildiği artık bir birine karışıyor. Oğlunu dövmek, eşini dövmek, yanında çalışan işçisini dövmek suç olduğuna göre, bunların hiç biri olmayan bir basın mensubunu dövmek ya da dövmekten söz etmek bana biraz ağızdan kaçmış gibi geldi. Zaten; istediğinizin ekmeğiyle oynuyor, istediğinize ekmek temin ediyorsunuz. Ama bu bile size dövmek hakkını vermez. Eskiden spor basını yüzlerce kalem olur, balyoz gibi inerdi başınıza... Ama şimdi!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.