Bir yanda Lewandovski, diğer yanda Cristiano Ronaldo.. Sanki arkalarında bir takım yokmuş gibi. Arkadaki malzemeye baktığımızda Polonya daha takım, Portekiz ise daha hünerli..
120 dakika için söylenecek tek söz ve yorum, birbirine pranga üstüne pranga takan iki takımın mücadelesini izlediğim olabilir..
Oysa maç golle başladı ve ‘büyük oyuncu zor maçta belli olur’ deyimi de yerine oturuverdi. Bizim Kamil’in asistinde tertemiz bir ayak içi ve Lewandovski tabelayı lehine çevirdi. Sonra üstüne her gelişinde arkada yakaladı ve üstüne geldiğine pişman etti Portekiz’i..
Ancak 18 yaşındaki yeni yıldız ve o ana kadarki ‘maçın adamı’ Renato Sanchez tabelayı eski haline getirdi. Oysa Nani ve Ronaldo skorboarda verilen kendi görüntülerini seyredeceklerine arkadaşlarını kollasalar, maçı daha önce de dengeye getirebilirlerdi..
İkinci yarıda Kamil Grosicki etkinlikleriyle yetinen Polonya etkisiz hücumlar denedi ve bolca da sarı kart gördü. Maç sıkıntıya girmişti çok erken gol bulan taraf için, ama bunu atlatan Polonya maçı tekrar dengeye getirdi.
Son çeyrek ‘atan kazanıyor’ durumuna gelmişti ve maç bas bas bağırıyordu ‘ben uzatmaya gidiyorum’ diye..
Son 10 dakikanın domine eden tarafı Portekiz’di ve bunun nedeni de Quaresma hamlesiydi.
Ve maç 90 dakikaya sığamadı..
Hatta 120’ye bile sığmadı ve iş lotarya çekişine kaldı ki onun da bir analizi olamaz..
Bir de sahaya giren bir Portekizli taraftar var ki; Cristiano Ronaldo’yu öpmek için mi, yoksa dövmek için mi girdi sahaya ben çözemedim..
Kim kaybetmediyse o hak etmemişti kaybetmeyi diyelim en iyisi..
MAÇIN ADAMI: Maçın hakemi. Hiç yokmuş gibiydi
KIRILMA ANI: Maç bir türlü kırılamadı ki...