Reyting geliyorum demez!..

A -
A +

En yüksek reytinge sahip olan F.Bahçe Cumhuriyeti, Kadıköy'ü sallamaya devam ediyor. Üstelik genele göre saçmalayan Daum'a rağmen. Ancak Daum bir şeyler başarıyor, kumar oynuyor dedikçe üç puan ve turları vuruyor ve belki de biz saçmalıyoruz. Türkiye Ligi'nin onun kucağına bırakıldığına inanıyorum. Onun kadrosunu, kadrosundaki adamlarının yerlerini hep eleştirdik. Belli oyunlarda, belli dakikalardan sonra 4 ya da 5'li forvetle saldırmasını komik bulduğumuz da oldu. Ama bu yöntemle bazı maçları başararak tamamladığını tevekkülle kabullenmemiz gerekiyor. Aslında buna başarı denirse bu daha çok yönetimin başarısı oluyor. Mesela Hooijdonk'u kucağında buldu.. Mesela Nobre'yi, alındıktan sonra kasetten izleyerek tanıdı.. Tuncay zaten elde bekliyordu.. Takımı da bunlar sürüklüyor.. Ümit Özat'ı yemeye kalktı beceremedi.. Fatih ve Servet'i çoktan yedi.. Peki Daum kimleri istedi; Petkov'u, Yozgatlı'yı.. İkisi de nerede?.. Biri tribünde, biri yanında. Satışını istediği Rebrov'a sarılıyor. Yönetimin becerdiği bazı şeyleri kendi becerisi gibi sahipleniyor ve eline bir şapka alıp, Türkiye'nin reytingi en yüksek takımının maçlarında "Parsa" (*) topluyor. Hata üstüne hata yaparak başarıyor. Kendi aldıkları işine yaramazken, yönetimin aldıklarıyla takımı ite-kaka götürüyor. Neden? Çünkü mutfağı, doğru alış-veriş ile doğru malzeme dolduruldu. İşe göre adam alınmadığı için, o da adama göre işlerle durumu idare ediyor. Ümit Özat'dan sol açık, Hooijdonk'dan orta saha, Luciano'dan forvet icad ediyor. Doğru alış- eriş yapılan F.Bahçe'de müşteri de "aç". Ne versen yiyecek. Kurgulu sistem hizmetinde, o da başarıyor. Aslında F.Bahçe hocasız da şampiyon olacak ama en azından geçen yıla göre bir fark olduğunu kabul etmeliyiz. "Kim kime DAumDAum'a" oynamıyor artık. Üstelik Fener ahalisi de "VurDAumduymaz" değil. OlDaum olası kitlesi ve parası hazır olan, saha içi başarıya aşık, G.Saray'ı geçmenin kendilerine yettiği bir cumhur topluluğunun cumhuriyetidir F.Bahçe.. (*) Parsa: Biri çıkar iki takla atar, bir diğeri de elinde şapkayla ahaliyi dolaşır ve bahşişi toplar. O şapkaya ve içindekilere "parsa" denir. Reyting kongrede ölçülecek Eyayci'den resmen kurtuluyor G.Saray. Yarıştığı rakipleri gibi, saha içi başarılara aşık bir kulüp olmadığından dolayı Canaydın ve ekibi doğruların semeresini topluyor. Camianın bir anlamda peşkeş çekildiği Eyayci'den dün açıklanan sulh anlaşmasıyla resmen kurtuluş ilan edildi. Lise gibi camianın kalbini oluşturan bir kavrama sırtını dönmüş, ihtiraslı ve elindeki oyuncaklarını geri isteyen bazı isimlerin verdikleri maddi ve manevi zarar artık iyice ortaya çıktı. Şimdi Canaydın ve Refik Arkan gibi isimler kulübü kullanmaya ve kullandırmaya çalışanlara karşı duruşlarını sağlamlaştırmışlardır. Bu insanlar doğruyu yapıyor. Kulübü kullanmıyor, kendilerini kulübe kullandırıyorlar. G.Saray Kulübü'nde lisenin oluşturduğu iki maddelik bir Murphy Yasası vardır. Bu yasa şöyledir: 1- Lise ve başkan daima haklıdır. 2- Herhangi bir anlaşmazlık durumunda birinci madde uygulanır. Biraz daha sabredilirse "Yarışırken oluşturulan" takım Olimpiyat Stadı'nda bile eski reytingine ulaşacaktır. Şu andaki duruma bile aldanmayan ve Ankara'da sunulan reyting bana bunları söyletiyor. Gündüz reytingi zayıf Kartal'ın öyle bir reytingi var ki, Beşiktaş'ı yayından kaldırır!.. Bu hafta Beşiktaş-Denizli maçını cumartesi oynatmak zaten yanlıştı, hem de büyük bir yanlıştı. O maçtan önceki salı, G.Birliği-Denizlispor kupa oynamış, ardından G.Birliği pazara, Denizlispor ise cumartesiye adaletsizce gömülmüştü. Üstelik, G.Birliği salı kupayı evinde, pazar ligi de evinde oynayacaktı. Denizlispor ise salı Denizli-Ankara-Denizli, cumartesi Denizli-İstanbul-Denizli yolculuğunda, üstelik 30 saate mahkum olmuştu. Bu uygulama kar yağmasa da adaletsiz bir uygulamaydı. Beşiktaş centilmenlik sayıklıyor ama federasyonun Beşiktaş kıyağına ilahi adalet el koydu ve maçı pazar oynattı. Bu da gece reytinginde bile zorlanan Beşiktaş'ın, gündüz reytinginin hiç olmadığını ortaya çıkardı. Ligin tepesindeki Beşiktaş'ın, G.Saray'ın Ankara'ya topladığını bir yana bırakın, bir torba puanla geride bıraktığı F.Bahçe'nin Kadıköy reytingini hayal bile etmesi mümkün değil. Reytingi yüksek hakemler Senelerce Arif Erdem'in aldığı penaltılara laf edenlere bir önerim var. Marcio Nobre ve Ahmed Hassan'ın aldığı faul ve penaltıları dikkatle izlesinler. Kimin kime, neyi yutturduğunu görecekler. Bunları aslında hiçbir hakem yutmuyor. Sadece Türkiye Ligi kurgulandığı için, kurguya uygun olarak cezalandırılıyorlar ya da cezalandırılmıyorlar. Kurgu neyi emrediyorsa reytingi yüksek hakemler bunları görüyor veya görmüyor. Hâlâ Arif diye sayıklayanlara tavsiyem, Ahmed Hassan ve Marcio Nobre'yi gözlüksüz olarak bir seyretsinler. Ne dediğimi anlayacaklar. Zaten İbrahim Üzülmez iki sezon boyunca rakibinin formasından çekip faul attı. Şimdi kurgu değişti.. Artık oyundan atılıyor. POST-IT Star TV'de sürekli oynayan Braveheart filminde İngiltere Kralı uzun bacaklı John, "İskoçya'nın sorunu, orada çok fazla İskoçyalı oluşudur" der. Acaba Star TV'nin sorunu orada çok fazla Genç Partili olmasından mı kaynaklanıyor. Araştır. (Ü.A) S-ÖZ Gerçek aşk; aşkı hak edecek kadar mükemmel, herkesin onları hakedemeyeceği kadar özel olanların hakkıdır. (S.K)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.