Sadakatsiz sevgiliye top denir

A -
A +

Bunları bilince futbolun daha güzel olduğuna inanan biri olarak bu kez "yerim dar" demeden oynamaya çalışan futbolcunun üzerine yazmak istedim. "Oyuncu" deyip geçmeyin. İnsanı hayvandan ayıran en önemli olgunun, "insanın takım oyunu oynayabilen tek hayvan" olduğuna inanan biri olarak "Oyun ve Bügü" dürtüsünü çomaklamak istedim... ------- Herkesin gözü vardır onda ve topçu hep onun olsun ister. Sözünden dışarı çıkmamasını tembihledikçe, o gider başkasına göz süzer ve cilve yapar. Güvenilmez ve vazgeçilmezdir. Genç ve yakışıklı delikanlıları peşinden koşturan, hep aldatan ve kısmeti asla kapanmayan bir "orta malı" olarak 5 milyardan fazla insanı peşinden sürükler durur... Çok önceleri topun içinde bir cin saklı olduğuna inanılırdı. Sonraları canı olduğuna inanılır oldu insanoğlu tarafından. Ama, cilvesi olduğuna eminiz günümüzde. Bu cilveli yuvarlağın peşine takılıp, kimlere ne sürprizler yapacağını seyretmeye gitmek nedense "ölümle" ile "tahtarevalli" oynamak gibidir bugün. İki ülkenin iki diktatörü tarafından tohumlanan savaşı başlatan kıvılcımı, Tegucialpa Stadı'nda atılan bir gol başlattı. EL Salvador ile Honduras önce diplomatik ilişkilerini kestiler, ardından yıllar süren bir savaşa giriştiler. Bir hafta içinde 4 bin kişi öldü. Golü atan oyuncu sadece topa içinden geldiği gibi vurmuştu oysa... Ayakkabı boyar, yer fıstığı satardı. Birkaç kez yankesicilikten tutuklanmıştı. 3-0 geri düşen takımını 4 gol atarak öne geçirdi ve efsaneleşti. Hep, arkasından polis kovalıyormuş gibi oynadı, kavruk yüzlü, hafif çopur, uzun bacaklı ve mahzun bakışlı çocuk. Onu "Ninguem" yani "kimsesiz" lakâbıyla tanıttılar dünyaya. Mozambik asıllı yankesiciyi biz Eusebio olarak bildik. Brezilyalı kaleci Barbosa turnuvanın yıldızı seçildi ama 7 maç gol yemeden geçip bir topu parmaklarının ucundan kaçırdığı için lanetlendi. Bir daha milli takımı bırakın, oynayacak bir kulüp bile bulamadı. 43 yıl sonra Brezilya Milli Takımı'nın kampına geldiğinde görevliler onu içeri sokmadılar. O, hala lanetliydi. Kapının önündeki kameralar kendisine döndüğünde ağlıyordu ve gözyaşlarına boğularak şunları söyleyebildi 73 yaşındaki büyük kaleci: "Benim ülkemde en ağır suçun cezası 20 yıldır. Ben, yediğim golün cezasını 43 yıldır çekiyorum..." Kalecilerin kurtardıklarından çok, yedikleri yazıldı futbol tarihine... Futbolculuğun nankörlüğü işte... Jose Manuel Manero'nun göğsünde sektirip kafasına kaldırdığı ve röveşata ile attığı gol konuşuluyordu tüm meyhanelerinde Arjantin'in o gece... Oysa Pearl Harbour'da yüzlerce Amerikan savaş gemisi ve binlerce Japon ölmüştü aynı saatlerde. Ama, kimsenin umurunda değildi. Çünkü, gol çok güzeldi... Gidip rakibinin kafasını kırmasını istediğimiz genç delikanlının cilveli topa nasıl hükmettiğini ballandırırız da, rakip takıma transfer olduğunda; onu nasıl da "şerefsizlikle" taçlandırırız... İşadamları tarafından alınıp satılan, hatta kiraya verilen bu gençleri hemen harcarız. Oysa bütün geleceğinin kaval kemiğinin az altına gelecek bir tekmeye bağlı olduğunu asla düşünmeyiz. Gladio'muz dur o bizim... Yok mudur rakip takımın uçağının düşmesini hayal edenler... "Aslında, koşan ben değilim, koşan o" diye bir topu gösterdiğini Didi'nin, Alfredo Di Stefano'nun evinin girişinde bronz bir top heykeli yaptırıp, meşin yuvarlağa kutsallık atfettiğini bilseniz; cilveli ama çoğunlukla geçimsiz, güvenilmez ama bir o kadar da sadık, yalak ve gururlu olabilen bir topa neler borçlu olduğumuzu daha iyi anlarsınız... >>> POST-İT "Cem-i cümlemize adil ve bir o kadar da temiz bir yarım sezon diliyorum..." Ali'ler, Hüseyin'ler ve Murat'lar seyredebilsin diye. Ayşe'ler de seyredebilir... (Ümit Aktan) >>> Gol atılmaz, yenir!.. Golü Anelka eli ile atar. Maradona 12 yaşından sonraki bütün gollerinde dilini dışarı çıkarmış olarak attı. Eliyle de dünyanın en ünlü golünü attı. Zico ters perende ile arkasındaki topu gol yaptı... 1973 yılında İndependiente'li Eduardo Andres Maglioni 1 dakika elli saniyede La Plata kalesine üç gol birden attı... Escobar kendi kalesine attı ve ülkesine döner dönmez bir bar çıkışında vurularak öldü... 1966'da Bayramov gol dedi ama hala Hurst'ün vuruşu gol mü, değil mi bilinmiyor... Uruguaylı kaleci Manga kendi kalesinden vurup topu karşı kaleye soktu ve bu bir ilk olarak çok tartışıldı... İskoç Archie Gemmill'in 7 çalımdan sonra Hollanda'ya attığı ile Haan'ın Zoff ve Maier'e aynı mesafelerden attıklarını nasıl unutabilirsiniz?.. Puskas'ın iki kez aynı köşeden attığı ve hakemin iptal edip üçüncü kez attırdığı ve yine aynı köşeden aynı şekilde attığı golü hatırlayan var mıdır?.. Hakan Şükür bir kere vurdu ceza alanı dışından ve İsviçre o golü hala unutamıyor... Farkında mısınız?.. Hep atanları ve atılanları hatırlattım... Yenenleri 1 numaralı ama kalenin önündeki köleler adına görmezden geliyorum... >>> Işığa yürüyenin gölgesi zaten peşinden gelir.. Bu, son yıllarda savunma ağırlıklı futbolu geçim kaynağı olarak seçen teknik direktörlerin vazgeçemediği bir oyun anlayışı oldu. Yakın tarihe kadar "atmak" üzerine planlar yapılırdı, şimdilerde ise "attırmamak" üzerine teorilerle pratikler dansa kaldırılıyor. Hünerli hareketler kasaplık et gibi atılıveriyor savunmaların ortasına. Kendisine bahşedilmiş bazı özellikler nedeniyle topun arayıp bulduğu, ayaklarına biraz da hürmetle yapışmaya çalıştığı birkaç kişi çıkar ortaya ve biz de onlara "yıldız" deyiveririz hemen. Onlar, topla konuşabilen ve ne yapacağını topa tembihleyebilen insanlardır. Top parlar ve ışıldar onlarla birlikteyken ve en fazla onlara sadık kalır. Herkes doğru soruyu ararken, onların hep bir doğru cevabı vardır sahada topu kovalarken. Zaten top onları gelir ve bulur. Onlar ışığa yürüyenlerdir. Gölgeleri uzun olur ama peşlerinden de hiç ayrılmaz. Alıştırdıkları şeyi yapamadıkları zaman ise; önce top, ardından tribünler ihanet eder onlara. Emekli bir sirk palyaçosuna en çabuk ve en kolay onlar dönüverirler hemen. >>> Ciğerci Osman Bursa Belediye Başkanı'nın bir açıklamasını yakaladım geçenlerde ucundan. Yanlış anlamadıysam, Yenikapı-Bandırma feribotlarının, yeni ilave gemilerle nisan ayından itibaren daha ucuz bir fiyata Mudanya'ya bağlantı kuracaklarını söyledi. Mustafakemalpaşa ilçesindeki ciğerci Osman ile bir hesap yaptık bayram dönüşünde: Hem daha kârlı hem daha kolay!.. Üstelik yöre esnafı da kurutulmamış oluyor.. Karacabey haralarının ve Türkiye Jokey Kulübü pansiyon haralarının sonunda, yolun sağında bir yer burası. Böyle temiz bir işkembe çorbası ve pamuk gibi ciğer tava henüz başka bir yerde yapılmadı. Osmanlı mutfağının iki temel direğini inanılmaz bir lezzetle sunan Osman'a uğrama şansımız da artıyor böylece... İstanbul'a gelirken Susurluk'tan sonraki 30. kilometrede kendinize ve damağınıza bir yarım saat ayırın lütfen. Bursa belediyesi ve İDO işbirliğini sabırsızlıkla bekliyorum. Arayanlara adres ve telefon de verebilirim. Bu damak gönüllüsü ile tanışmanızı istiyorum çünkü... >>> Vikash Dhorasso Dünya futbolunda şanı eksik kalmış çok önemli bir adamdır. Keşke onu Türkiye Ligi'nde seyredebilsek. Hint asıllı Fransız vatandaşı ve Fransa Milli Takımı'nda Zidane'ın yerinin alternatifi olduğu için hep geride kalmış bir futbolcudur. Daha defansif oynatılmak istendiğinde ise Makalele'ye takıldı. 33 yaşına girmek üzere ama Ayhan ve Sabri'nin toplamını koşup, İliç'in bir sezonda yapabileceğini bir maçta yapabilecek bir çapı vardır. Sorunluymuş... Kim sorunlu değil ki... Sorunun kitabını yazan Hagi'yi unutmadık yapabileceklerini yaparken G.Saray'da... Kanal A ekranlarında çok anlattım ve izledim Dhorasso'yu. Bana göre G.Saray'ın adının birlikte geçtiği en önemli adamdır son 10 yılda. Keşke getirebilseler... Ve oynatabilseler... Şu anda Avrupa'nın en iyi 5 forvet arkası oyuncusundan biridir benim anlayışıma göre. >>> S-ÖZ Oyuncunun görevi topu kaleye yöneltmektir. İçeri girip girmemek topun kendisine kalmıştır... (Ümit Aktan) ------ Bir futbolcunun hayatı; ilk 35'te bir kitap yazmaya çalışmakla, ikinci 35'te ise o kitap üzerine eleştiriler yazmakla geçer... (Ümit Aktan)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.