İSüper lig zaten "ucube" bir fikstürle, kimse ne olduğunu anlamadan oynanıyor iken, başımıza bir de "kafası kopmuş sersem tavuk" kıvamında bir Türkiye Kupası çıkardılar. "İş olsun diye" oynandığı her halinden belli... Zaten; üç kuruşa kıyıp adının başına "Ziraat" konmamış olsa, ve atv yayınına talip olmasa kimin kiminle oynadığı belli bile değil... Maçın sunduğu gerçek ise; Bank Asya yoluna baş koyan Adana Demirspor takımını yakından izleyebilmek ve Galatasaray'da her zaman oynamayanların ne durumda olduğunu görmekti. Oyuncusuna kalkan olan Terim, Sabri'yi kaptan edip, ikinci yarıda da bandı takıp ilk on bire koyduğunda, ona olan saygımı daha da körükledi tabii ki... Bir de maça aslanlar gibi giren ve taş gibi top oynayan Adana Demirspor körükledi saygımı. Arayan ve kaçıran onlardı... Çağlar'ın kanadı ise "topal" gibiydi ama işte "tecrübe artı kalite" kendi çöplüğünde oynuyorsa, önce Ayhan bile gol atabilir durumu çıktı ortaya... Kırmızıdan "kıl payı" kurtulan Ayhan imalatı ikinci gol ise Engin'e nasip oldu. Sonra da Sercan ile bitti maç. Bitmedi de, gerisi teferruat oluverdi... Özetle... "Nostaljik" tarafı, Fatih Terim ve Hasan Şaş sayesinde tur değerinin çoktan önüne geçmiş bir maç oynandı dün gece. Şu Adana ekibini iki takviye ile alın Bank Asya'ya, "kesin play-off oynar" teşhisimi yapmalıyım. Galatasaray'ın oyun karakteri aynı ama aktörleri değişik mücadelesini de "hoca marifetine" bağlamalıyım. Ne diyeyim... Şu güzelim ve "asaleti adından menkul" kupayı angaryaya çevirenler utansın. Takır takır oynadılar Futbol alemine bambaşka bir pazar oluşturan şu güzelim kupa maçlarını mundar ettiler ya; helal olsun. Maç ise sanki iki eşit takımın takır takır oynadığı bir tur mücadelesi gibiydi...