Bir lâf vardır: "Fırtınalı denizde ne tehlikeler atlattığınıza değil, gemiyi geri getirip getirmediğinize bakarlar." Türkiye Ligi de sona erdi. Yönetenlere göre "selametle", ama zirvede ve aşağıda kaybetenlere göre "melanetle" sona erdi. Hatta en büyüğü kazanan F.Bahçe bile kupasını "organizatör firma" olan Futbol Federasyonu'nun başkanından almak istemedi. Demek ki, onlar da işin içinde çapanoğlu olduğuna inanıyorlar. Bütün bu sistemi, tabii ki emir - komuta zinciri içinde kurgulayan ve son yıllarda sürekli olarak bize "Haybeye Lig" izlettiren Merkez Hakem Komitesi önümüze koyuyor. İki hakemin tarih olduğu, bir maç tekrarı, iki hükmen mağlubiyet, Bakan'ın şüpheli soruları, maç anında olay mahallini terkeden hoca, cezalı oyuncu oynatıp ceza alanlar, cezalı oyuncu oynattığı için ceza almayanlar, geç başvuranlar, aynı nedenlerle kapanan ve kapanmayan, zaman zaman da kapanamayan sahalar, Sadık İlhan'dan başlayıp, hiçbir şey söylemeden çok şey söyleyen Cem Tosyalı'nın hastanelik oluşu, Ali Aydın, Muhittin Boşat, hâlâ hakkında iyi mi kötü mü olduğu konusunda bir karar verilemeyen Cem Papila, duymaktan bıkmadıkları ama yazmaktan bıktığımız daha nice gerçek: Hâlâ daha bir açıklama yapamayan ve yüzümüze "gemiyi geri getirdim ya" bakışlarıyla bakabilen Bülent Yavuz... Hataları dağıtmak, biri hariç herkes için hata yapabilmek, hatta o birisi için kollama ve koruma başlatıp ona zarar verebilecek bir hatadan imtina etmek. Korudukları ve kolladıkları takımın maçında normal durarak, bir hafta önce yaptıkları operasyonu maskelemek. Halûk Ulusoy bu lig ve Türk futbolu için gerçekten çok şey yaptı. Zaman zaman delikanlılık kavramını da öne çıkardı. Ama Şenol Güneş'in arkasında durmayan anlayışı, Bülent Yavuz'un arkasında hâlâ duracaksa, bilmeli ki delikanlılığı sorgulanacaktır. Parmağını sürekli körlerin gözüne batırıp duran Bülent Yavuz'dan kurtulmakla kuşku duyulan ligler oynatmaktan da kendini kurtarmış olacaktır. Çünkü bundan sonrasının vebâlinin taşıyamaz. Rize'ye vize Beşiktaş bir vize de Rize'ye verdi. Bu vizeyle de Bursa'yı uçurdu. Oysa o Bursa'nın Hagi'li zamanında İstanbul'a Beşiktaş için geldiğinde Sertan ve Tamer hatırlarsanız ne kadar yalandan oynamışlardı. Onların ayakları gitmediği için Hagi gitmek zorunda kalmıştı. İngiliz Ligi'nde çok güzel işler yapan Ganea da... İsyan eden Ender de... Bursa'nın düşüş nedeni Sertan ve Tamer'den başlayan bir ihanet dalgasının sonucudur. Levent Kızıl'ın da bir önceki sezonun "tam aktif" kapasitesinden "yarı aktif" hizmet vermesinin de bunda payı büyüktür. Sonunda Bursa'nın Beşiktaş'a katkısını, dermansız yakalanan Beşiktaş, Rize'de yapamamış ve Rize'ye ligde kalma vizesini kolayca vermiştir. Bu vize işlemi sırasında düşen Bursaspor'un suçu ne yönetimde, ne taraftarda, ne Hagi'de, ne de hakemlerde aramaması gerekiyor. Suçlu en başta andığım 2 isim ve takımın içine düştüğü kaostur. Yani futbolcularıdır... Kim yaptıysa eline sağlık Bu sayfanın konusu değil ama... Eurovision'dan da söz etmeden duramayacağım. Olağanüstü bir iş başarıldı cumartesi gecesi. Sanal dekorun ve ışık sisteminin en kralını sunduk dünyaya. Bütün Avrupa'ya ve dünyanın bir kısmına çok akıllıca serpiştirilmiş ara görüntülerle muhteşem bir gövde gösterisi yaptık. Özellikle, bağlantıya giren bütün ülkelerin "Sertap Erener ve Anadolu Ateşi" övgüleri çok önemli bir mesajdır. Türkiye, dünyaya şov satmıştır. Buraya emek veren Sertap Erener'i, dekor ve ışık düzenini sağlayanı, muhteşem bir reji gerçekleştirenleri, "hatasız resim seçici nasıl olurmuş" dedirtenleri, sıradan bir basketbol salonunu "Madison Square Garden" ile "Arena Maurice Richard" durumuna getirenleri, bu konuda akıl verenleri, bu konuda parayı esirgemeyen Şenol Demiröz'ü ve kimse kusura bakmasın, bu organizasyonda büyük emeği olduğuna inandığım Yücel Yener ve arkadaşlarını yürekten kutluyorum. Dünya üçüncüsü bir ülke, dünyanın en iyi canlı şovunu yapmayı becermiştir. Avrupa Birliği için tarih vermek konusunda tereddütü olanlara "tarihi bir ders vermek" gibi bir eylem kibarca ve başarıyla gerçekleştirilmiştir. Elinize sağlık, helâl olsun. Git... Git... meee... Lucescu, sezonun bir yerinde meclisin ifade almasını istemişti. Çağırdılar ve Lucescu'nun ifadesini aldılar. Bana göre Türkiye Ligi'ne hiçbir katkısı olmayan ve ortalığı germekten başka bir şey üretmeyen Lucescu, takımını darmadağın etmiştir. 5.5 milyon dolara aldığı Bülent Akın, 3.5 milyon dolara aldığı Victoria ve onlara eklediği tuhaf oyuncuların masrafları nedeniyle G.Saray hâlâ belini doğrultamıyor. Beşiktaş'ta yaptıkları da bunlardan farklı değil. Sonunda Luci'nin ifadesi alındı. Taraftar zaten içerdeki son maçta sorguya çekmişti. Şimdi yeni yönetim, mazbatadan hemen sonra görüşme odasına çağıracak. Biz de kurtulacağız Çavuşesku ekolünden... KARA KUTU 1905'te kurulan Galatasaray tarihinin en büyük başarısında imzası olan Fatih Terim ile 1923'te kurulan federasyonun en büyük başarısında imzası olan Şenol Güneş'in kapı önüne konuşlarının "SEKİZİNCİ HAFTASI" doldu. POST-IT Picasso demiş ki: "Öyle ressamlar var ki, güneşi sarı bir leke ile ifade ediyor. Ama öyle ressamlar da var ki, sarı bir lekeyi güneş gibi gösterebiliyor." Bu yazıyı duvarıma asanı bir yakalarsam... Bülent Yavuz Kendime özel söz: Sabah çıkarken, şayet tebessümünüzü yanınıza almamışsanız giyinmiş sayılmazsınız. S-ÖZ En adaletli dağıtılan nimet akıl olmalı... Çünkü hiç kimse payına düşenden şikayetçi değil...