Ligdeki konumları belli ediyor zaten üç teknik adamın ne kadar başarılı olduğunu. Birbiri ardına sıralanmalarından anlaşılıyor yaptırmak istedikleri birçok şeyi yaptırabildikleri. Üç ‘teknik direktör takımı’ zirveye yerleşmiştir..
‘Sevk ve idare’ teknik direktörlüğün özüdür…
Hemen ardından ‘antrenman bilimi’ gelir ki; herkesin elde etmesi mümkün, Google’a tıkladığınızda tüm antrenman modelleri önünüze serilebilir...
Bir sonraki aşama ‘sezon stratejisi’ olarak adlandırılabilir. Burada kasım ayından mart ayını görebilmek ve planlamak, devre arası tatilinde ligin sezon finali hayallerini oyuncuların ruhuna enjekte edebilmek yatar...
Son aşama ise ‘maç stratejisi’ olarak bilinir ve maç öncesi, maç oynanırken gelişen durumlara göre yeni planlamalar yapmak ve uygulamak yatar özünde...
Ancak bu işin yüzde altmışı ‘sevk ve idare’ bilimidir...
O konuda da Abdullah Avcı ve Şenol Güneş tez konusu yapılabilirler artık...
Birbirleriyle de harika bir maç oynadılar...
ON SEKİZ EŞİTTİR OTUZ ALTI!
18 yaşındaki Cengiz ile 36 yaşına gelmiş ‘Emre amcasını’ ortak bir hedef doğrultusunda buluşturmak ve koşturmak bir sanattır...
Şenol Güneş, Edin Visca için çareler üretirken onu kenara çekip, atılan nokta paslarla Cengiz’i kullanmak ise bir hazırlık, bir planlama ve harika bir ‘maç stratejisi dersi sayılmalıdır...
Nasıl ki; kapris kralı Quaresma’dan bir savaşçı çıkarmayı başardıysa Şenol Güneş, ona da sanatçı gözüyle bakarım ben...
Elindeki malzeme tel kadayıf ise kıymalı makarna yapmaya çalışan bazı; hatta BAĞZI teknik adamlara duyurmak isterim bu teşhislerimi...
ADVOCAAT EFEKTİ
Bir önceki Perreira ‘kelebek etkisi’ sunuyordu. Oysa Dick Advocaat, takımını doğru hazırlayıp doğru yerleştirmeye başladığında ve bunu başardığında 5 maçta 15 puan geldi ve durumu seriye bağlamayı başardı...
Robin Van Persie gibi birisi bir önceki dönemde ‘bu da kim yahu’ şeklinde bakıyor ve davranıyordu Portekizliye...
Emenike formayı atar, Fernandao tavır koyardı...
Şimdi Alper ve Topal gibi iki adamdan bir Alex De Souza oluşturmadığını kim söyleyebilir ki?..
Rakibe göre oyunu da yerleştirdi sonunda...
Ve aldı başını gidiyor...
Hollandalı bir efekttir, bir dokunuştur, bir tavırdır...
Bilime inanarak sevk ve idare ettiği oyuncu grubundan maksimum verimi almayı başarmaktadır…
Zurnanın zırt dediği maç...
Zurnanın son deliğinden gelen en tiz ses değil henüz ama ‘zırtlayacağı’ bir test maçı oynanacak bu hafta sonu…
Sevk ve idare konusunda övdüğüm iki teknik adamın müthiş bir mücadelesine tanık olacağız…
Kim yenerse o takılacak Avcı’nın takımının peşine…
Ama şimdilik…
Daha çok sular akacak bu köprünün altından...
Debisi yüksek akıntılar olacak daha...
Şimdilik zurnanın zırt sesiyle yetinelim...
Hadi bakalım hafta sonuna hakem bulalım. Cüneyt Çakır yeni çıktı derbiden, Bülent Yıldırım, Ali Palabıyık, Mete Kalkavan sıkıntılı. Yusuf Namoğlu olmaz. Hakkı Gürüz rahmetli oldu…
POST-İT
Ya sabır!
Trabzonspor taraftarını patlamanın eşiğine getirildi yine…
Onlara sabırdan başka verecek hiçbir şeyi olmayan yönetim-teknik kadro-oyuncu grubu; biraz da iyi mücadele ve iyi sonuç vermeye çalışmalı...
Onur Recep Kıvrak olmasa ve maç on bire on bir oynanmış olsa o havaalanındaki kalabalık daha da kalabalık olur ve başına yıkardı âlemi oyuncularının…
S-ÖZ:
Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez.
Montaigne