Sıfır toleransın bir defaya mahsus versiyonu da patladı
1 Şubat 2012 01:00
Bu iş trajediydi, sonra trajikomik oldu, sonunda el birliğiyle komik hale getirdik. Bir dediği bir dediğini tutmayan adamlar futbol alemiyle dalga geçer gibi sözlü salvolarını ilk buluşmada yumruklaşmaya kadar götürmüş haldeler. Dikkatle incelerseniz; 58. maddede bir delik var. Sorunumuz oradan bir daha baş verebilir.
58. madde diyor ki...
Şike yapan, diyor...
Şikeye teşebbüs eden, diyor...
Teşvik veren, diyor...
Teşvike teşebbüs eden, demiyor...
Meselenin sonunda kabağın kimin başına nasıl patlayacağını hissedenlerin, "ben yanarsam herkes yansın" demesi ve bir başkasının da "ben yanarsam Türkiye de yansın" demesinin sonunda geldiğimiz nokta budur.
Şike yaptı demesek bile şikeye teşebbüs etti diyebiliyoruz...
Teşvik verdi diyemiyorsak teşebbüsü ile suçlayamayacağımız için adı geçen 9 takımın dokuzu da yanmayabilir.
Esas patırtı bu uygulamayı fark ettiklerinde çıkacaktır.
Oysa insanlığından ve kalitesinden asla mutsuz olunamayacak bir Mehmet Ali Aydınlar profilinin, bu işin baş yöneticisi olarak yaptığı son konuşma, aslında; "Ben sizin için neler yapıyorum, siz neler söylüyorsunuz, el insaf" şeklinde bir "itiraf" değil midir?
Buna hakkı var mıdır?..
"Para ve ahlak" kelimelerini aynı cümle içinde kullandığı için bir konuşmacı linçin eşiğine gelmedi mi?
Bilmiyorlar mı ki; futbol aleminde hukuk, guguk kuşu kadar bile sessiz kalır ama UEFA sadece iki maddelik açık bir Murphy yasası uygular.
O da şudur:
1- Patron daima haklıdır.
2- Herhangi bir anlaşmazlık durumunda 1. madde uygulanır.
İŞTE ÇÖZÜM YOLLARI
- Play-off'larda üç korner bir penaltı olsun.
- Taçlar ayakla atılsın.
- Akreditasyon kartları hocaların alnına yapıştırılsın.
- Hakem sayısı 7 olsun, ikisi de evden seyredip bağlansın. Nasılsa bluetooth var artık.
- Genel Kurul her ayın ilk pazartesi günü toplansın. Kulise MOBESE yerleştirilsin.
- Kulüpler Birliği toplantılarının naklen yayın hakları bir kanala pazarlansın.
- "Senin kartını sökerim" veya "düdüğünü astırırım" sözcükleri ceza nedeni olmaktan çıkarılsın.
- Sezon sonu verilen her türlü kupa ve ödül, "6 ay içinde bir dava açılmaz ise alanın olur" maddesi eklensin.
- Şike cezası iki yıl üst üste yapana bir kez, 4 şike olduğunda bir yıl alt lig gibi maddeler konsun. İş, sarı kart cezaları ile eşlensin.
- Sık sık gidileceği için Cenevre'ye şimdiden ucuz biletlerden bir seri alınsın. Kampanyalar var.
- 6 artı 2 yabancı veya 6 Türk gerisi yabancı ya da "sınırsız Türk oyuncu oynatma" özgürlüğü getirilsin.
- Birkaç sene hiçbir yere gitmeyelim de UEFA görsün gününü.
Özetle...
Diyojen'in feneri...
Ligi "ikiye bölünebilir" puanlarla bitirenleri sıralamak kolay.
Biri "ikiye bölünebilir" diğeri tek sayı ise onu da "buçuktan yıkarı" tamamlıyoruz. Play-Off'taki eşitlik durumunda da "buçuktan tamamlanan" bir geride kalıyor, bu da tamam.
İkisi de tek sayıda puanla bitirdi ise ikisini de tamamlıyoruz ve puan farkı ile sıralanıyorlarsa yine tamam.
Ligin averajını oraya taşıyamıyoruz, o da tamam.
Pekiiii...
İkisi de "buçuktan tamamlanmış" iki takım Play-Off'u eşit puan ve averajla bitiremez mi?..
Bitirebilir...
Kim üste çıkar, işte bunun çözümünü yazmayı unutmuşlar aceleden.
"O gün gelsin bir yolunu buluruz" mantığı...
Diyojen'in feneri yani...
S-ÖZ:
"Bir insanı ölçerken bulunduğu mevkiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmelisiniz..."
(LEO N. TOLSTOY)
POST-İT
Galatasaray uzun süre bir veya iki "etkisiz eleman" taşıdı sırtında. İkinci yarıyla birlikte "etkisiz eleman" sayısının arttığı gözleniyor.
Bu bolluktur sorunu Fatih Terim"in.
Hoca, yeni eleman bulmayı da, mevcudu etkili yapmayı da, ya da yeni bir yol bulamıyorsa, yeni bir yol yapmayı da becerebilecek tek teknik direktördür.
"Şike yapılmadı" diyerek yapılanı inkâr etmeyi yasaklayan bir yasa aslında bizim futbol ailesi için çıkmalıdır. İnkârı da suç sayılmalıdır...