Sıkıntıların ortasında fırsatlar yatar...
31 Mart 2010 01:00
Galatasaray'ı "sokağa teslim etmemek" rahmetli Özhan Canaydın için nice şampiyonluktan daha önemliydi. Gördük ki, hâlâ daha elindeki suyu fırlatan "yaratık" ile Florya'ya gidip höyküren "sapıklar" takımlarını çok sevdiğini zanneden "sokak gücü" imiş Galatasaray'ın. Onları azdıranlar, havaalanlarında omuzlara alınmayı bekleyenlerdir. Kültürle göbek bağını kestiler ve "sıradanlaştırdılar" vitrinde yer alan en önemli ürünü...
Bir kadın; eğer mutluluğun peşinde ise, boynuna takılacak elmas bir gerdanlığın değil, masasına bırakılacak güllerin peşine düşmelidir." Mutluluk parayla oluşturulamıyor işte örnekte görüldüğü gibi.
"Sıkıştırılmış, alt tarafı kömür" peşine düşen ve "transfer sihirbazı" olarak lanse edilen şahsiyettir, tribünü kültüre yenik düşüren.
Yanındaki birkaç kişidir mağlubiyetten fazlasını getiren. Futbolu yönetemeyenlerdir çok bilmişliğin ötesinde bir kişisel yetmezlikten, takımı "dönülemez bir çöküşe" sürükleyen...
"Öyle hedefler vardır ki; uğruna başarısız olmaya bile değer..." düşüncesiyle yaşamak, bir yaşam tarzıdır.
Onuru ve asaleti korumak, bazen anlık başarılardan daha önemlidir. Bu asalete, kaliteye ve kültüre sadık kalmanın anlık başarılardan daha önemli olduğu anlamına da gelir.
Ama bunu koparmak istedikleri "liseli" anlar ve anlatır, ama tribünün içinden gelenler ne anlar, ne de anlatabilir...
"Akılsızlar, hırsızların en zararlılarıdır. Zamanınızı, neşenizi ve mutluluğunuzu çalarlar."
Ne kadar ilginçtir ki, koca Galatasaray'ın sportif direktörü durumunda pırıl pırıl bir genç Mert Çetin, her şeyi "halletmek" zorunda bırakılmaktadır. Bu çocuk tercümanın ötesinde katkılar yapmaktadır takıma. Rijkaard'ın eli ayağı olmuş zaten... Ardından karakol kapılarında adam toplayıp, oyuncu kurtarmak zorunda kalmış, takımın da gerçek bir sportif direktörü gibi sırtına yükler almaya başlamış.
Kimse anlatamamış böyle bir maçın ardından parti yapılamayacağını bir Brezilyalıya, ya da partinin biraz sessiz olması gerektiğini.
Zapt edemiyorsanız şayet, tutun adama bir "müstakil ev", siz de kurtulun, garibim Mert de...
Galatasaray, Haldun Üstünel sayesinde son yılların "en büyük kumarını (!)" oynamıştır. Üstelik doğaya karşı...
Bir paket tohum almış, bahçenin bir yerine bir kürekle toprak eşelemiş ve tohumu içine atmış, şimdi filizlenmesini beklemektedir.
Sevgi alınmaz, verilir...
Başkan...
Emanet ettiğiniz kişiler, önce mahmuzlu çizme almıştır kendine, sonra da atı almayı bekletmektedir size. Şu sıralar camia çizmeli, ama atsız bir biçimde dolaşmaktadır ortada...
Acilen Rijkaard'ın garantisi verilmeli, yapılan en iyi hamle olarak düşündüğüm Hollandalının kendisini iyi ve güvende hissedeceği ortam oluşturulmalıdır.
Kendi transferleri, ona sorularak yapılmalıdır. Havaalanında kıyamet kopartacak değil, 4-3-3'e uyacak isimlere acilen yönelme zamanıdır.
Dünya Kupası oynayacak adamların, kendilerini kupaya göre ayarladığını aylar önce yazmış ve uyarmıştım... Cümle alemin bildiği bu gerçeği göz ardı etmeden sezonun kalan kısmı planlanmalıdır.
Bazen sokağa atacağınız para, takımın içinde tutacağınız zararlı bir adamın getirisinden beklediğiniz paradan daha fazla başarı getirebilir. Bunu en iyi siz bilirsiniz.
Çünkü siz iş adamısınız, ben değilim...
"Kiralık profesyonel" zaten bir türlü aklımın almadığı bir şeydi, kurtulun lütfen bundan.
Bir İngiliz Profesör, Türkiye'de yıllar süren eğitim görevini tamamladığında şöyle bir açıklama yapmıştı:
"Bakıyorum da, Türk çocukları başka ülkelerde gördüğüm yaşıtlarından çok daha zeki ve yetenekli. Ama anlayamadığım şey şu; bu çocuklardan nasıl olup da bu büyükleri üretmeyi başarıyorsunuz..."
Şu sevgisiz ortamı bir an önce düzeltin lütfen...
Şu sıkıntıdan başarı üretebilirsiniz. Hissettirin kendinizi ve krizi, gerçek Galatasaray asaleti taşıyanlarla yönetin lütfen.
Galatasaray sadece "proje" demek değildir...
İsyandır...
Yeniliktir...
Farklılıktır...
Risktir...
Kültürdür...
Post-it
Fenerbahçe "Galatasaray'ı yen yeter" noktasından, "Bana ne Galatasaray'dan, Avrupa'da yürü kardeşim" homurtularına geldi.
Galatasaray ise, "Bırak Avrupa'yı da, şu Fener'i bir kerecik olsun yen bari" durumuna gelmiştir.
Kimin sayesinde?
Kültüründen kopmuş yöneticileri sayesinde...
S-ÖZ
"Bir şeyler yapmalıyım"; her zaman "Bir şeyler yapılmalıdır"dan daha fazla sorun çözer...
Federasyonun yeni ayıbı
Büyüklerin kavgasından dolayı, küçüklerin sancılarını nasıl yönettiğini ıskalamayalım TFF'nin. Biri bana anlatabilir mi ki; Pendikspor lehine verilen kararı bozan zihniyetin doğrulunu ve tarafsızlığını.
Şansal Büyüka ve Hakan Şükür lobi yaptı ve yönetim kurulunun onayıyla verilen karar bozuldu.
Hem de nasıl?..
Pendikspor-Sakaryaspor maçı ile ilgili olarak Yılmaz Vural, Coşkun Demirbakan ve Engin Korukır'ın sözlü ifadelerine başvurularak. Vural, Sakarya doğumlu ve bağları bilinir. Demirbakan zaten bu takımın iki dönem hocası. Engin Korukır ise zaten yardımcı hocası.
Onlar sözlü ifade verdi ve TFF yıktı geçti garibim Pendikspor'u.
Kimsesi yok diye mi?..
Pendik kahroluyor sayın başkan...
Aziz Yıldırım'ın son yaptığı koridor çıkarması ve basın toplantısının meali aslında şöyledir: "Hakem hataları olabilir ama aleyhime asla..."