Haftanın en "sıkı" maçlarından biri olduğu için tercihim bu maçtı ve bana teklif edildiğinde üstüne atladım. Bir hafta öncesinde üç gol yiyen Eskişehirspor Teknik Direktörü ceza mı, format mı bilinmez, Mehmet Yıldız ve Batuhan'ı kullanmadan "maçı orta alanda kazanma" yolunu seçmişti. Ortası ileri çıkamayan Trabzonspor'un gol atamayacağını, ortası geri gelemeyen Trabzonspor'un da gol yemeden duramayacağını hesaplamıştı... Uzun bir süre Eskişehir bindirdi, Trabzonspor sabretti... İyi bir maç izlediğime ve doğru bir maç seçtiğime karar verdiğim anda Volkan'ın iki "ego tatmini" sebebiyle kaybettiği topun ardından önce Burak'ı, sonra da bu ülkenin en beğendiğim iki hakeminden biri olan Yunus Yıldırım'ın "çalmaktan imtina ettiği" bir penaltı düdüğü Burak'tan sonra beni de oyundan düşürdü. Volkan ve Yunus Yıldırım beni maçın dışına atıverdi... O an düşündüm ki; "bazı düdükler artık irdelenmeli..." 55. dakikada gelen gol bile içimi ısıtamadı. Gol, gol gibi değildi. Gol atağı ve gol vuruşu olmadan gol oluvermişti... Amaaaa... İki dakika sonra beni tekrar maça döndüren muhteşem bir "Burak imalatı" vuruş ve gol geldi ki, 2.05'lik İvesa bile kılını kıpırdatamamıştı. Bu gol, gol gibiydi... Krallara layık bir gol gibiydi... Hiç santrfor kullanmayan Skibbe, iyi oynamadığı halde çok etkili bir santrfor kullanan Şenol Güneş'i yenememeliydi. Öyle de oldu... En büyük fark Burak Tek başına bir gol imal etti ki Burak, maçı da, hakem Yunus Yıldırım'ı da, maçtan kopan beni de kurtardı. Golün kalitesi maçın çok üstündeydi...