Mersin İdman Yurdu'ndan 3 yiyen bir kadronun Lazio gibi bir İtalyan takımını yenebilecek kadar zorlayarak adeta elinden kaçırması bir başarıdır…
Maç öncesi haftalardır beklenen "Mustafa Denizli dokunuşu" hayalleri bekçiydi Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nde. Koskocaman bir İtalyan takımı da sağlamcı ve tedbirli bir on bir sürmüştü sahaya…
Formül çok basitti…
"Top bizdeyken üçlü savunma ve 3-5-2 benzeri oynamak, top rakipteyken 5'li savunmaya dönmek"
Yokluktan dolayı golü Sabri ile aramak zorunda kalan Galatasaray golü de dışlanan ve ıslıklanan bu oyuncusuyla buldu...
Ama kronik arızalar baş gösterdi ve skoru tutmayı beceremedik.
Bir yan top ve kronik "yerleşme ve adam paylaşma hatası" üstüne Donk'un hayalet markajı golü buyur etti İtalyanlara.
Aradaki temel eğitim farkı lehimize değil ama "Donk'a sarı gelip ardından golü yediğimiz müdahaleyle, Podolski'ye yapılan müdahale aynı değil mi?" diyerek devreyi bulduk.
İkinci yarıda daha derli topluyduk. Sadece Selçuk ve Donk'un yeteri kadar efektif oynamadığı bir görüntü vardı sahada. Buna karşılık Mustafa Denizli'ye "Kenarda Zlatan İbrahimovic ve Drogba varken niye oynatmadın" diye soramayacağımı bildiğimden 1-1'e takım gibi ben de razı oldum. Sorumluluktan uzak oynayan bazı genç oyuncular ve elinden geleni yapan tecrübeli oyuncular harmanlamasının sonucunda çıka çıka bir beraberlik çıktı.
Sonuç olarak sonuncu Mersin İdman Yurdu'ndan 3 yiyen bir kadronun Lazio gibi bir İtalyan takımını yenebilecek kadar zorlayarak adeta elinden kaçırması bir başarıdır, demek geliyor içimden.
Topsuz oyunda da çok başarılı olan bir takıma karşı sadece topla oynayarak başarı sağlayamazsınız. Bizde bu eksiklik nedeniyle ala ala bir beraberlik aldık ama zaman zaman öyle hissettirdiler ki bana; galip de gelebilirdik…
MAÇIN ADAMI
Sabri Sarıoğlu. Her an her yerdeydi ve her şeyi doğru yaptı.
KIRILMA ANI
Donk'un müdahalesine verilen faul kararı…