Bu maçı yazmamı istediğinde Sadık Söztutan'dan bir ricam olmuştu. "Ön sayfaya koyarsanız yazarım" demiştim. Niye diye sorduğunda, maçın buram buram siyaset koktuğunu söylemiştim. Seyirci profili, tribün oluşumu, basın ve şeref tribünü ve hatta yeni hoca meselesi maçı tamamen "Siyasi" bir platforma oturtmuştu. Hatta o kadar siyaset spora girmişti ki, golleri attıktan sonra koştukları adam, takım içi bir siyaseti vurguluyordu. Maçın teknik tarafı için sadece şunu söyleyebilirim... Bayern'in ağzının suyunu akıtan ve Luis Van Gaal'e bildiklerini gözden geçirmesini söyleyen bir Hamit izledim. Arda, "Beni mutlaka alın" diye 90 dakika mektup yazdı majör liglere. Emre, pişman etti onu kaçıran İngilizleri. Servet ise rahmet okuttu Cannavaro'ya. 10 kişiyle bu oyunu ancak bu hoca oynatırdı ve onu çok arıyacağımızı düşünüyorum. Maçın geneli son 3-5 günün tablosuna çizilmiş bir kimlik patlamasıydı. Bütün sistemler bir kenara bırakılmış, uzun süre bir eksikle inanılmaz bir "sosyal refleks" gösteren bir takım çıkmıştı ortaya. Aslında takım kendi kendine, "yeniden yapılanmıştı". Şimdi son dakikada milli formayı bir kez daha bir dakikalığına bile olsa giymesine izin veren Terim'le, büyük emekleri olan Rüştü'yü kalbime gömüyorum ve bir yabancının oynatacağı Türk Milli Takımını sevmeyeceğimi hissediyorum.