Sürü halinde dolaşanlardır onlar...

A -
A +
Şoför mahallinde kucağına oturttuğu 4-5 yaşındaki bir çocuğa direksiyon verip, akşam misafirlere "hadi bakalım amcalara bir küfür et de görelim" diyen adamın evladının, iki gün önce uzak farları yanık diye arkadaki arabada bulunan sürücünün annesini taşla öldürdüğü bir ülkede ve emniyet şeridinden geçmenin çakallığıyla övünenlerin arasında, salonda ve sahada "efendi" olmasını bekliyoruz. Onlar başları öne eğik gezenlerdir. Spor yapmadıkları için veya yapamadıkları için sporu ancak seyretmeye gelebilenlerdir. Onlar kendi kabilelerinde çoğalırlar... Sürü olarak yaşarlar... Güruh halinde gezerler. Maçlardan önce bir araya gelirler, başlarına muhtemelen kulüpten destekli bir "abi" geçer ve onları güder. Güdülerek yaşarlar... Bir el kalkar havaya, o eli görür görmez çobana uyarlar ve hep birlikte daha önceden "ısmarlanmış" olan bir cümleyi kötü bir şarkının üzerine yerleştirip "höykürürler..." Onlar, bu ülkeyi uyutmak isteyen insanlara, bu ülkenin insanının cebindeki son kuruşa göz dikmiş insanlara çok gereklidirler... Yöneticilerin kanını emdiği insanlardır onlar... "Büyük başkan" ile "başkan istifa" arasında gidip gelen kısır bir dünyanın ürünüdür onlar. Yönetimlerin koruduğu ve beslediği, örnek olarak ülkenin amiral gemisi bir gazetenin spor sayfalarının direktörünün bile küfür edebilme yeteneğini önlerine koyan, onlardan bir farkı olmadığı düşünen insanlardır onlar. Ülkenin bu salaklara ihtiyacı vardır... Kendi takımlarını "sevmek" değil, rakibinden "nefret" etmektir dertleri... Kendilerinde olmayan rengi gördüklerinde kusmak içgüdüsü öğretilmiştir onlara. O rengi taşıyanın da kafasını kırmak... Türkçeyi 30 kelimeyle günlük yaşamını sürdürebilecek kadar konuşur, kitap okumaz, dergi alacak gücü de yoktur, kütüphane bilmez, sinemayı ancak TV'de görür, tiyatro yoktur onun dünyasında, resim-heykel bilmez, müzesi en az olan Avrupa ülkesinin bir ferdi olmaktan gocunmaz, gelecek maçla geçmiş maçın arasındaki birkaç güne sıkışmıştır dünyası... Karşı fikir nedir bilmez... Onun için onun fikir alışverişinde bulunması imkansızdır... Yoktur o aslında... Ona kendini var zannettiren "büyük başkanının" ona sahip çıkması dışında. Bildiği ve söyleyebildiği en uzun cümle "başkan uyuma taraftara sahip çık" kadardır. Zavallıdır... En az suçlu kendisinin olduğunun bilemeyecek kadar zavallıdır... Eziktir... Yoktur... Sürüdür o... S-ÖZ "Hikmet hocanın 'sağ beke ofansif özellikleri daha çok olan bir oyuncu' koyması nedeniyle işine son vermeye karar vermiştim zaten... > Melih Gökçek Nasıl oluyor bu işler! Bu ülkenin takımları "büyük ve iş bilir yönetimleri" Aragones'e, Del Bosque'ye, Tigana'ya, Ribery'ye, Lincoln'e, Anelka'ya, Roberto Carlos'a ve daha bir çok örneğe çuvalla para ödeyebildiyse; Dünya Kupası'na katılamadı diye parasını konu edip Terim'i gönderdiyse ve yerine onun 6 katı parasına Dünya Kupası'na büyük ihtimalle katılamayacak olan Hiddink'i getirmeye yalvar yakar oluyorsa, Hikmet Karaman'a da sözleşmesinde yazan parayı ödemek zorunda kalmalıdır... Elin ne idüğü belirsiz Norveçlisinin de sözleşmesinin "gerçek halini" görüp kıyaslamak isterim... Beşiktaş... >> CSKA takımından bütün maç iyiydi, ikinci yarı ezdi, rakibi bir kez geldi ve ikinciyi bulmasa, ya da Beşiktaş golü daha erken bulsa orada puanı kapacaktı... Yenildi... >> ESKİŞEHİR maçında rakip kaleye bile gitmişliği yoktu. Avrupa'nın 50 saat sonrasında ezildi. Rakip kaleye yalandan bir kere gidebildi... Yendi... >> WOLFSBURG maçında İnönü'de kötü değildi. Elindeki imkanları ciddi bir rakibe karşı ancak bu kadar kullanabilirdi. Eksikti. İyi mücadele etti. Seyircisi de karşısındaydı üstelik... Yenildi... >> MANCHESTER UNİTED maçında kötü oynamadı. Dev bir rakibe karşı zaman zaman maçı domine de etti. İstekli ve baskılıydı. Yenildi... >> TRABZONSPOR karşısında kalecisi olmasa tarihi bir fark yerdi. Çok çok kötüydü. Skandal bir maç oynadı... Yendi... >> Şimdi bu hafta sonu Fenerbahçe'yi yenmek için "mutlaka çok kötü oynamalı" gibi bir sonuca varabilir miyiz?.. POST-İT Geriye dönüp hesaplaşma yapmayacağım. Bana en çok koyan, Galatasaray gibi bir kültür abidesi kulübün taraftarının, rakibinin formasını giymiş 8-10 yaşlarındaki bir çocuğu bağrına basması gerekirken, formasına nefret kusmasıdır. Bu gelinen son noktadır. Bir "Galatasaray liseli" olarak o çocuğun babasından özür diliyorum... Benden size çözüm 2 yıl veya toplam 6 maç "Galatasaray-Fenerbahçe maçları her iki sahada veya salonda seyircisiz oynanacaktır" deyin bakalım mesele nasıl çözülüyor. Galatasaray'ı Kadıköy'de döven Fenerbahçe taraftarı cezasını Kasımpaşa maçında çekmeye çoktan razıydı zaten. Aynı şekilde Galatasaray iki basket maçını boş salona oynasa ne olur?.. Doğrusu, "siz birbirinizle oynamayı bilmiyorsunuz ve beceremiyorsunuz" teşhisidir... >> İki büyük takım Futbol Federasyonu Başkanından sonra Basketbol Federasyonu Başkanının da ortalıktan toz olmasını sağladı. Olaylar ve ardından başkanlar kayıp...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.