Süt Kupası tiyatrosu!

A -
A +

''2010-2011 sezonunun Süper Kupa finalini hâlâ oynayamamış iki takımın maçında adalet bekleyenler hayal görüyor. ASPOR TV yöneticileri bizleri ekran başına getiriyorsunuz Türkiye Ziraat Kupası maçları diye, ayıp sizin yaptığınız; meğerse SÜT KUPASI maçları imiş!''

 

Olanların aynısını doğrudan kendine çevirdiğinizde kıyameti koparacak olan taraf pek memnun, kaybeden taraf ise kupayı küçümsemek gibi bir gaflete düşüyor…
Tıpkı bir sezon öncesinde kupanın angarya olduğunu ve ‘gerekirse PAF takımıyla çıkarım’ diyen tarafın kupayı kazandığında üstü açık otobüsle attığı tur gibi...
Bunlar sahanın dışından bana dokunan gerçekler...
Sahanın içini ise gülerek ve çok eğlenerek seyrettim...
Mesela Van Persie’in attığı golden çok, gol sonrası Oğuzhan’a yaptığı hareket ve söylediklerinin konuşulması gerektiğini fark ediyorum... 
Çünkü aynı dili konuşuyorlar. İkisinin de ana dili Felemenkçe...
O gecenin tiyatro oyununda birazda ‘improvize’ yani metnin dışına çıkarak oynayan Hollandalı, doğru adamı seçip kimyasını bozacak eylemi gerçekleştirdi maçı engin tecrübesiyle ‘halletti...’
Futbolu ortadan kaldırıp maçı melodrama çevirirken aldığı apolet ‘tecrübeli futbolcu, kurt futbolcu’ kadar basit ve işine gelenin kendine yonttuğu tarzdadır…
Oynanan piyesin en esprili tarafı ve gülmekten kırıldığım yeri ise Volkan Demirel’in ‘benden ne istiyorlar, ben ne yapıyorum ki’ serzenişiydi...
Türkiye’deki statların yüzde 80’inden fazlasında küfür yiyen, en azından ıslıklanan biri; bunun hesaplaşmasını doğru yapmalıdır yalnız kaldığında…
Oğuzhan’ın tiyatroya katkısı ise gençliğinin verdiği tecrübesizlik ve bu tür ‘çomaklama’ olaylarında kifayetsiz kalması ile ilgilidir...
Onun da çirkinliklere katkısını görmezden gelemem...
Çünkü o maç öncesindeki senaryoda Tosic’le birlikte üzerine oynanacak oyuncu olarak seçilmiştir, ama örneğin; o topa hiç girmeyen ise girme ihtimali en yüksek olan Quaresma’dır...

Algıda seçicilik
Bir savunmacı ile bir hücumcunun algıda seçicilik diyebileceğimiz ve futbolun olmayan mantığına ama olan matematiğine tam denk düşen bir farkı vardır...
Bir hücumcu üç atamaz ama bir atar ve atamadıklarını unutturur...
Bir savunmacı üç önler ama bir önleyemez ve hemen önledikleri unutulur...
Savunmacılık nankördür o nedenle...
Kalecilik ise en nankörüdür ama yine de sevimli ve kabul gören birisi olunabilir...
Muslera, Volkan Babacan mesela...

POST-İT

Provokasyon konusunda ezberi en güçlü olanın tezgâhına düşmeyeceksin…
Ama Beşiktaş ve Galatasaray buna en kolay düşen iki takımdır...
Bir de hakemlerin provokasyon yapanları ayırt edememesi sorunu var ki; en vahimi de odur...

S-ÖZ:

Küçük şeylere gereğinden fazla önem verenler ellerinden büyük işler gelmeyenlerdir.             EfIatun

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.