Taşa tohum ekilmez

A -
A +
Yine gölge boksu, yine karanlık dehlizler, yine gizli kulisler ve yine bize kurşunlar... UEFA kapılarında icazet görüşmeleri, bütçe ayarlayamadığı için kıyılan takımların karıştıkları söylenen durumlar için anlayış beklentileri... Yani hâlâ daha kör dövüşü... Sonunda geldiğimiz yere bir bakın. Bir ülkenin futbol oyununu organize eden, oynatan ve hiçbir siyasi otorite tarafından yönlendirilmemesi sağlanan futbolunun federasyonunun başına büyük bir heyecanla yeni bir isim geliyor. Ne büyük bir şans ki; mazbatasını aldığının ertesi günü ülkenin en üst düzey takımının, yani patronu olduğu milli takımın yepyeni bir dönemi başlıyor ve o gün ilk maçını oynuyor. Ve o başkan ülkesinin milli takımının maçına gidemiyor... O şehre bile gidemiyor... Bahanesi de çalışıyormuş gibi yapmak üzerine... Aslında kurul oluşturuyor... Mesela genel geçer bir paranoyayı o da yıkamıyor... Yıkmayı deneyen yıkılır çünkü... O da her başkan gibi "taşa tohum ekmek" zorunda... Federasyonun, kurulların; yani sistemin içinde bir Galatasaray kökenli var ise, o mutlaka Fener camiasına bir kötülük yapacaktır diye düşünmek, aslında aynı sistemin içindeki her Fenerlinin potansiyel kötülük yapıcısı olduğunu baştan kabullenmek değil midir? Lütfü Arıboğan'ı dışlamak mesela... Buradan yola çıkarak ben Zekeriya Alp'e asla güvenmemeli miyim?.. Biz bunlara kafa yorar iken başkan maça gidemiyor... Organize ettiği maçlara gidemiyor... KENDİNE YONTMA TOZ OLURSUN Bir de "Nasılsa ben Avrupa'ya gidemiyorum" tarafında olanlar var. Hasırın altına süpürüp görmezden geldiğimiz bir ceza verildi Gaziantepspor'a ve daha çok taze... 4 yıl içinde elde edeceği ilk Avrupa'ya katılma hakkında cezalıdır kendileri. Gerekçe de üç kuruşluk bir yabancının ödemesindeki aksaklık. Bu nedenle mi acaba Gaziantepspor başkanı en büyük destekçisi oldu Beşiktaş başkanının? Bu ikilinin arasındaki "transfer dayanışması" nice dedikoduya kaynak oluştururken üstelik. Beşiktaş FIFA'nın Disiplin Kuruluna sevk edildi. Gerekçesi de "Yabancılarının paralarını itiraz ve mahkeme süresi sonunda ödemeyi alışkanlık haline getirdiği" şeklinde. Bu nedenle mi o meşhur "ne var canım gitmeyiz birkaç sene..." söylemi yapılmıştır?.. Beklenti nisan yağmuru bereketini bekleyen çiftçi kadar masum... "Nisan yağmuru mayıs çiçeği getirir" romantizminde bir beklentimiz var hâlâ... Nisan yağmuru heyelan ve sel de getirir ama... POST-İT Ayağının dışıyla pas atamayan, arkadan dolaştırdığı ayağıyla orta yapamayan, topla giderken kendi sahasına doğru çalım atamayan Messi, İniesta filan yıldız ha... Güldürmeyin beni!... Aydınlar'a özür borcum var Sayın Mehmet Ali Aydınlar'ın 8 aylık dönemi hepimizin malumu olduğu gibi; Türk futbolunun en karanlık dönemidir. O dönemde gözüne perde gibi inen "Fenerbahçe sevgisi" nedeniyle hatalarını hep yeni hataları ile kapattı... Ama o kirletmedi bu alemi... Kendini birdenbire çamurun ve bataklığın ortasında buldu... Tertemizdi o... Yapabileceği her şeyi yapmayı denedi... Ve gitti... Şimdi evinin büfesine koyabileceği bir küçücük plaketi bile yok... Hüsnü Güreli kapı eşiğinde "Beşiktaş'ı nasıl kurtardığını" söylerken yakalandı ve bir Beşiktaşlı başkan ile "plaketleştiler..." Adını bile anmadılar Aydınlar'ın, sırf birisi istemedi diye... Ben de bu özür yazımı Sayın Başkan Mehmet Ali Aydınlar'a o an borçlu oldum... Belki keser de büfesinin bir kenarına koyar... S-ÖZ: (Walter Bagehot) "Hayatta en büyük eğlence; başkalarının yapamazsın dediğini yapabilmektir..." > Cezalı maçları kadınlara oynamak; kadınları aşağılamak olduğu kadar sahadaki oyunculara da verilecek en büyük cezadır. Kadın ödüldür, ceza değil...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.