Ben kendi adıma sezonun içinde ne olmuş olursa olsun, F.Bahçe bu işi uzak ara puan farkıyla tamamladığına göre şampiyonu tebrik etmem gerektiğine inanıyorum. Büyük diye nitelenen maçın bir sinir harbi olduğu, iki tarafın da "yalandan" oynar gibi yapacağı bir gece bekliyordum ve yanılmadım. Dün geceye kadar bütün büyük maçları kaybedip ligi kucağında buluvermiş Daum ile, bütün büyük maçları kazanıp ikinci bile olamamış Hagi'nin maçıydı. Bir anlamda veda resitaliydi. Hagi'nin sahaya sürdüğü kadroda beni bile şaşırtacak farklılık yoktu, kaldı ki Daum'u şaşırtsın. Geçen haftadan bu maça taşınan sıkıntılar G.Saray tarafında elle tutulur gibi ayaklara pranga oldu. Hagi sadece defansı biraz daha ortaya taşıyıp önde oynamak fikrini hissettirdi. Sadece bu kadarı Kadıköy deplasmanına ters gelebilecek bir seçimdi. Tabii ki riski de beraberinde taşıyordu. Ama F.Bahçe'nin iyi oynamak veya bu riski değerlendirmek gibi bir kaygısı asla yoktu. Bu nedenle kilit ve prangalar arasında zevk de yoktu. Tepeden tırnağa "hesap" giyinmiş 22 adamın futbol sunmaları zaten beklenemezdi. Sezon boyunca F.Bahçe'yi liderlik koltuğunda zorla oturtan G.Saray'ın bir maçta oradan indirmesi hem "olmayacak duaya amin" idi, hem de yakışık almazdı. Nobre'nin Song'un yerleşme hatasından kazandırdığı gol bir anlamda adaleti dağıtmış oldu. Çünkü 0-0'a F.Bahçe yine şampiyon olacaktı ama bir G.Saray galibiyeti, "meyveli pastanın üstündeki kiraz" gibi durdu. İki takım da "oynar gibi" yaptı ve zaman zaman da "hücum eder gibi" girişimlerde bulundular. Ama her şey "yalandan" oldu ve tek gerçek F.Bahçe'nin saygı duymamız gereken şampiyonluğu oldu. Şimdi bu F.Bahçe bize Şampiyonlar Ligi'nde önemli şeyler borçlanmıştır. Hayırlı olsun.