Tecrübe başımıza gelenlerin toplamıdır...

A -
A +
Yine bir maç ve maç oynandıktan sonra okunacak ama maç oynanmadan önce yazılmış bir yazı. Yoğunlaştığımız nokta yine bir isim. Bir kişi. Abdullah Avcı ve birkaç oyuncu. Oynamayanların niyesi ile oynayanların nedeni üzerine kesif bir Milli Takım bakışı çöktü üzerimize... Yapmak istediğini ve nedenlerini iyi anlatamamanın sıkıntısını yaşıyor milli takım teknik direktörümüz. Yetiştirici hoca olarak tırmandığı basamaklarda, yarışmacı olarak tökezlediğinde ve sendelediğinde hiçbir zaman duymadığı eleştiriler nedeniyle geriliyor ve hatasını yeni hatalarla kapatmaya çalışıyor. Diyemedi ki; "Ben 90 civarı doğumluların arasına iki-üç 86 sonrası doğumlu koyup önümüzdeki iki turnuvaya gidecek 10 yıllık bir jenerasyon oluşturacağım. O nedenle bu turnuva öncesi benden derece beklemeyin ama bir sonrakinin hesabını kanımın son damlasına kadar veririm..." Bu söylem onu sorgu odalarından kurtarır, işlerine gelmezse hiç işe başlatmayacakları için başına da bunlar gelmezdi. Bu düşüncesini söylemeden, ifade edemeden yapmaya kalktı ve hesabı soranlara da çemkirmeye başladı. Bir yalnızlığa doğru itiliyor. Kafası kırık, ayağı davul gibi, dizi ödem yapmış, kolu sargılı ve elinde kalan 14 kişiyle Avrupa üçüncülüğüne oynadık biz. Şimdi "kılı dönen" araziye uydu!.. Seçimlerinin içindeki çeteler, örgüt benzeri bağlantılar, torpiller, seçtiği statların hesabını veremiyor. Sorulara cevap veremediği gibi üstelik kızıyor neden sorulduğuna. Çünkü daha önce İstanbul Büyükşehir Belediyespor takımında toplam 7 kişiye 80 bin kişilik statta oynuyordu ve hep küçük bir haber olarak kalıyordu. Artık her kararının altında bir şeyler aranıyor... Bilmiyor ki; "Tecrübe bir insanın başından geçenler değil, o insanın başına gelenlerin bıraktığı izlerdir!.." FİLM GİBİ BİRAZ... Dört gün kadar önce Feridun Niğdelioğlu araya girer ve Serhat Ulueren ile görüşmek isteyenler olduğunu bildirir. Ürker Serhat... Feridun garanti verir ve giderler... Fenerbahçe camiasının önde gelenleri Kadıköy'de kimin olduğunu bildiğimiz bir kafede, kimler olduğunu bildiğimiz 4 kişi ile otururlar ve uzun uzun konuşurlar. Kişileri de, kafeyi de yazardım ama şimdi sırası değil. Aziz Yıldırım hakkında söyleyecekleri olduğunu, cezaevinde birlikte olduklarını ve anlatacaklarının ortalığı karıştıracağını söylerler. Serhat "şimdilik" kaydıyla kullanmaz bu malzemeyi... Pardösüsünün yakalarını kaldırır akşamın karanlığında. Islak bir caddede ışığa doğru yürür ve gittikçe küçülerek kaybolur. Hayalimin mahsulü ise sayın ki, sanki Alain Delon ve Lino Ventura'dan bir Fransız polisiyesi... Fenerbahçe camiasında hiç de alışık olmadığımız şeyler oluyor... Artık birileri "konuşabilir" oldu... Sesler, resmi siteden daha gür çıkar oldu... Doktor, mahkûm dostlar, oyuncu, bir kısım taraftar, kadınlar, beklentisi olmayan bazı kongre üyeleri... Onlarda mı "Fener düşmanı?.." Alper Sunacoğlu Bu adam 40 kilometrenin üzerine çıkıp atlarsa hiç şaşırmam. Yeter ki biri çıkmasını sağlasın oraya. 29 Ekim Cumhuriyet Maratonu kapsamında Çanakkale boğazını enine değil, boydan boya yüzüp Çanakkale'den İzmir'e bisikletle gidecek... 720 kilometrelik bir parkur... Adam deli... Sponsor desteği gerekiyor... Ne olacağını görebilmek için param olsa verirdim vallahi... S-ÖZ: (ANONİM) "Akıllı insan, düşündüğü her şeyi söylemez, fakat söyleyeceği her şeyi düşünerek söyler..." F.Bahçe artık bize ve hatta tüm milletimize Avrupa borçludur. Turlar, çeyrek ve yarı finaller borçludur ki, Platini dahil hepsi dersini alsın...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.