Tecrübe, yenilen kazıkların toplamıdır

A -
A +
Ağustos'un sekizi gecesi, saat sekizi sekiz geçe, ve de iki bin sekizde aklım uçuverdi başımdan. Dünyaya fena halde "ben buradayım ve varım" diyen Çin ülkesi, tek kutup sandığımız dünyanın aslında yine tek kutup olacağını ama bunun çekik gözlülerden oluşacağını anlattı. Ben hâlâ o muhteşem açılışta kilitli kaldım ve bundan iyisinin olamayacağını, olsa da bunu yine Çinlilerin yapabileceğini iddia eder buldum kendimi... Tecrübe, yenilen kazıkların toplamıdır Allahım, o neydi öyle? 1980 Moskova'yı çıplak gözle seyretmiş birisi olarak, Mişa denilen uçan ayıyı izledikten sonra, "daha iyisi olamaz" diyen birisi olarak sözümü bana yediren bir "görsel şölen" izledim. Şimdi esas "daha iyisi olamaz" diyorum.. Tepeden tırnağa disiplin giydirilmiş estetik.. Uçan kızlar ve renklerin dansları.. Yıldızların duaları ve black-light aydınlatmanın zaferi.. Kendi tarihlerini muazzam bir gösteriyle anlatırlarken dünyaya, inanın gözümü kırpmaya korktum bir şeyler kaçırırım diye.. Kırpsaydım kuş cıvıltısı eşliğindeki Chi-Kwan gösterisini kaçırabilirdim çünkü.. Çinlinin 2008 yılında 2008 davulcuyla ve onlara eklediği 2008 dansçıyla aynı anda zemine getirilen ışık selindeki akıllara ziyan gösterisini kaçırabilirdim. Malzemesi insan olan şöleni kaçırabilirdim.. 2008 kişi aynı anda aynı hareketi nasıl yapar?. 1 yılı imalat ve 10 ayı provayla geçirirse yapar. 1 yılda imal edilebilen dünya metaforu ve üzerinde 10 ay sürmüş provanın ardından üstüne çıkarılan Çinli tenorun yanındaki "yaşayan en büyük bülbül" Sarah Brightman'ın şakıyan sesi.. Üstelik üstü açılan stat gördük de, yeri ikiye ayırıp dünyayı oradan doğurtmak gibi bir coşkuyu hiç görmedik.. Biz küçük işlerle uğraşmaktan ana hedefleri sapıtan, çokca da saptıran insanlarız. Biz sporu değil, futbolu seviyoruz maalesef. O da takımımız kazandığı sürece.. "Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir." (Eflatun) Bundan sonra kimse açılış maçılış yapmasın. Doğrudan oyunlara girsin. Bundan daha iyisi mümkün değil çünkü. Beni bile, nerede bir Çinli görsem gidip boynuna sarılacak hale getirdiler ya, bravo! Dünyanın 4 milyardan fazla insanına, yani üçte ikisine seyrettirdiler Çinli marifetlerini. Ama; sanmam ki Türkiye'de 10 kişiden biri bile seyretmiş olsun. Çünkü o sıralarda, üselik gündüz saatlerinde Türkbükü denilen yerde kimin bikinisi daha iyi, onu kovalamak vardı. 2020'ye, yani "yirmi yirmi" olimpiyatına talibiz. Mehter takımı ile Bursa kılıç-kalkan ekibinden farklı şeyler üretmeliyiz. İşin iletişim ve organizasyonunu pekala yaparız da, kime seyrettiririz işte onu bilemiyorum. Biz; davullu tokmaklı "hoy loy loy looo" çekmek düzeninden çıkamadık hâlâ. Bunu maç boyu ve maçı seyretmeyen adamların eşliğinde yapıyoruz. Biz olimpiyat düzenlesek, mesela biathlon seyredecek kaç Türk çıkar acaba? Höykürmek üzerine bir kültürün bolca küfür sosu dökülmüş seyirlik gösterilerinden, olimpik ruhun öne geçtiği coşku ve kardeşlik durumuna yatay geçişle de aktaramayız ki, kendimizi.. Misafirine küfür edebilen insanların ortamıyız biz. Bursa'da Hasan Şaş'ın feryadını geçiştirdikten sonra, olimpik ruhtan söz etmenin ne anlamı olabilir ki?.. Tesisi yaparız.. İyi de ağırlarız.. Ama, "change money" diye peşinde koşan boyacıdan veya Lütfü Kırdar'da jimnastik yarışmasına yürüyerek gitmek isteyecek Hollandalı bir grubu tinercilerimizden nasıl koruyabiliriz acaba? Özetle.. Önemli olan yarışmaya giden 68 sporcumuzdan kaçının tecrübe kazandığı ve hemen günde 6 saat ve doğru hocalarla çalışarak kaçının 2012'de madalyaya oynayacağıdır. Yoksa biz orada tecrübe kazanmadan kazık yemiş oluruz ki, bu kaybetmekten daha acıdır. >>> Ömer Üründül efsanesi Dostum ve arkadaşımdır kendisi.. Ancak babamı dinlemem haddini aşan insan gördüğümde.. Voleybol bayanlar eleme maçında ne işin var senin Ömercim? Oraya da "takım savunması" ile "bloklar arasında bağlantıyı" soktun ya, helal olsun. Bir kısa dönemin "futbol hakemleri ve gözlemcileri kurulunun başkanlığından" voleybol yorumculuğuna... Ardından Litvanya-Arjantin basketbol maçında da o... Üstelik "Arjantin teslim oldu" yorumundan maçı almaya kadar gelebilen bir Arjantin yaşarken biz. İnsaf be Ömer.. Her "top" gördüğün yerde yorum yapmak zorunda değilsin. Biz seni topsuz alanlarda da görmek isteriz. Mesela kürek ve senkronize yüzme yarışmalarında.. Hatta Eurovision yarışmalarında Bülent Özveren'in yerinde.. >>> S-ÖZ "Dünya, aç oldukları için uyuyamayanlarla, açlardan korktukları için uyuyamayanlar arasında bölünmü? durumdadır." (Paulo Freire) >>> POST-İT Buluşlarıyla dünyaya iyilik yaptığını iddia eden Çinlinin anlatmak istediği şuydu: "Biz kağıdı bulduk savaş ilanı için değil barış anlaşmaları ve ticaret anlaşmaları yazılsın diye.. Biz barutu bulduk savaşta kullanılıp adam öldürsün diye değil, barışta ve bayramlarda havai fişek atılsın diye, Bir pusulayı bulduk yeni dünyalar keşfedilsin diye ama Amerika'yı biz keşfetmedik!.." >>> Sağır sultanın bile bildiği Yarın gece Avrupalardayız.. Futbol geceleri başlıyor. Diğer ikisine güveniyorum ama Galatasaray'ın durumundan endişe duyuyorum. UEFA'ya katılmanın kadro profili ile Şampiyonlar Liginin kadro profilinin aynı olmadığını sağır sultan bile biliyor. Liseli arkadaşlarımla girdiğim iddiyı kazandım. Şampiyonlar Ligine katılıp katılmayacağını görmeden transfer yapılmayacak demiştim, kazandım.. Transfer yapılmadığına göre yönetimde "elenme ihtimali korkusu" bir hayli güçlü bir biçimde mevcut demektir. Bu nedenle endişeliyim.. Ayrıca takımı Bursa'ya götürüş biçiminizi hiç beğenmedim. Bu takım yenilebilir, elenebilir.. Ama sıradanlaşamaz.. Bursa'ya gitmesi gerekiyorsa ağırlığıyla gider, tavrı ve duruşuyla ezerek döner. Yenilse de ağırdır molla.. Bu nedenle de endişeliyim.. Büyüklüğün belli bir ölçüsü yoktur. Yükselten ya da alçaltan şey kıyaslamadır. Nehirde büyük görünen bir gemi, denizde küçüktür. Büyüklük duruş ve tavırla olur..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.