Onu yedirmemek neden hep bana ve benim gibi düşünen birkaç "azınlık" yorumcuya düşüyor, anlamakta zorlanıyorum. Onun "gıcık" yaptığı çoğunluk, başardığı zaman bile ona düşman. Nefret ve kin kusuyor. Ona yakın duranlara da... Başaramadığı zaman ise vereceği tahribatı düşünmeden vurun beline beline. Hatta belinden aşağısına. Ben ise hâlâ onun "en iyisi" olduğuna, insanlığına ve hocalığına güveniyorum. Hatta artarak hayran oluyorum hocama... Prometeus yükseklerde vahşi hayvanların didiklediği, ama canını alsa bile "taviz" alamadığı bir garip mitoloji kahramanı... Pegasus ise kanatlı bir at. Uçabiliyor ve çok güçlü. Yılmıyor. Bizimki hem Prometeus, hem de Pegasus... Sevmeyenleri o kadar çok ki, başaramasın diye dua edenler de dahil, olası tökezlemesini hasretle bekleyip adak adayanlar bile var. İsviçre'de kapıdan sokmadılar, itip kaktılar biz ise bizimkine vurduk... Burada olanların da tüm sorumlusu ilan ettik onu... Avrupa üçüncüsü oldu, kırık dökük bir takımın yarısıyla, yine ona bindik... Kızını bile karıştırdık işin içine, o ise sustu... Kaptanını "karaktersiz" ilan ettik, o yine sakindi. "Bizli" yazıyorum, varın "onlar" anlayın... Delirtmek için her şey yapıldı, o ise ancak bu kadar delirebildi... Zamanında yanına sokulamayan, yanından uzaklaştırılan, sonrasında da hep uzağında kalanlar fırsat kovalar oldu sonrasında. Tuncay gibi gecenin en "iştahlı" ve "hevesli" adamı onuncu dakika olmadan çıkacak, kenardaki adamın taktik değişiklik hamle şansı elinden gidecek, yerine giren alması gereken adamı kaybedip golün müsebbibi olacak, o bakarken "biri sakatlanmasa bari" diye son yarım saatte, rakip hoca bozuntusu el hareketi ile öküz sözcüğünü karıştırıp sahaya da üçüncü topu atacak. Maçı değil, bizimkini seyreden "bizler" yakaladı ya malı, bizimki mutlaka suçludur... KARAKTER ÖLÇÜM MERKEZİ Böyle bir birim kurmalıyız hemen. Başkanı belli, Hıncal Ağabey... Genel Sekreter ise mutlaka Osman Tamburacı olmalı. Saymanlığı Kazım kardeşe versek, Disiplin Kurulu'na da Ahmet Çakar... Valla Deniz Feneri'ne 5 çeker... En ileri ülkede bile "pozisyon kaçıran" rejiler izliyoruz, kendi hatalı penaltısını tekrar vermekten kaçınan, rakip hocanın su şişesini yere bırakmasını bile hızlı oynatan "avcılık" bizde, bizimkinin üzerine çevriliyor. Gıcığız ya... Düşünün... Belçika'da maç 1-1 olsa ve son 10 dakikada Terim sahaya bir top atıverse, sonra da rakip hocaya el hareketi falan çekse... Maçı bırakır, onu 8 tekrarla verip Eurosport'a jenerik bile yaptırırlar. Belçika basını "sakin olmalıydın ey Van der Eycken" der miydi acaba? Yoksa "Barbar Türkler" diye başlık mı atarlardı, hocalarına gıcık bile olsalar? Haaa... Şunu da ekleyeyim ki Fatih Terim'den bugüne kadar programıma davet etmek ve telefon bağlantısı rica etmek dışında hiçbir çıkar da dilenmedim... Karnım tok... Sırtım pek... Belki bir çayını içmişimdir... Ancak, ben onu tanıdığım zaman çoktan boğazımı temizlemiştim, o nedenle gıcık yapmıyor bana... Size de tavsiye ederim... Öksürün geçer... >> Bir tuhaf denklem Lig Radyo'da İstanbul B.Belediye ile Ankaraspor maçını anlatıyorum. İki takım da üçüncü haftaya gelmiş bir golleri bile yok. Atılacak ilk gol, iki takım adına da bu sezonki ilk gol olacak. O gol geliyor. Golü atan Ankarasporlu Ediz ama bu İstanbul Belediye'nin ilk golü oluyor! Ankaraspor ise sezonun ilk golünü atıyor ama bunu rakibe yazıyorlar... Belediye sezonun ilk golünü atamadan atmış oluyor... Ankaraspor ise ilk golü atıyor ama geri düşüyor. Aklım karışıktı o gün... >> POST-İT Sayın Başkan, "Ben futbolu yazarlardan daha iyi bilirim" dedi. Kimse alınmadı... Ben alındım bu "ağır hakaret" ve hatta "aşağılayan" açıklamadan. O nedenle ben de diyorum ki; "Sayın Başkan size biat etmeyenlerdenim ve sizden daha iyi anladığım iddiasındayım futboldan..." Ancak, inşaat işinde elinize su dökemem... Paradan da hiç anlamam... >> Meleke ve Tanrıkulu Uğur Meleke ile Altan Tanrıkulu kardeşlerimden iki sağlıklı ve fena halde katıldığım iki analiz yazısı okudum. Terim'in son "başkaldırısına" çok sağlıklı yorum getirmişlerdi. Art niyet olmadan, doğru eleştiri oklarını Terim'e saplamaktan kaçınmamışlar, ancak hakkını da teslim etmişlerdi. Onları zaten hep okuyordum, şimdi kesip saklamaya başladım yazılarını >> S-ÖZ "Söyledim. Fazlası var, eksiği yok. Daha fazlasını da söyledim." (Fatih Terim) >> Biz acaba ne zaman bizden birinin, bizimkinin yanında olacağız; bizden çok daha fazla şovenist ülkelerin panayır palyaçosu kılıklı hocaları karşısında...