Kadroyu gördüğümüz zaman "Rakibin planlarını bozmayı bırakın, azıcık endişeye sevk edip, yeniden gözden geçirmesini sağlayacak en ufak bir sıra dışı eylem yok" diye düşünmedim değil. Ama G.Saray rakibin defanstaki manevra yetersizliğini doğru kullandı ve o bölgeye "yerden" saldırdı. Geriden ve ortadan uzun top kullandılar ama, F.Bahçe yarı sahasının ortasına gelince sürekli yerden çalıştılar. Özellikle rakip defans içinde çapraz koşan Ribery, Hakan ve Necati önemli avantajlar sağladı. Bu avantajlar da bu sezon belki de ilk defa, "her vurduğu gol olan" bir G.Saray görmemize yol açtı. Günün anlam ve önemine uygun bir tavır giyinebilen ve "büyük oynayabilen" deneyimli oyuncular, sahada ve kulübede oyuna ağırlıklarını koydu. Şunu açıkça söylemeliyim ki, 3-0'ı F.Bahçe yakalasa 6-0'a giderdi. Ama G.Saray'ın 3-0'ı, F.Bahçe'yi her an skora ortak edebilirdi. Defansında adam paylaşımını iyi yapan G.Saray, sadece ceza alanı içerisinde panikledi. İlk 45 dakikanın sonunda, büyük maçlarda "Büyük düşünmek ve büyük oynamak" felsefesine daha yatkın bir mücadele veren G.Saray hak ettiğini almıştı. İkinci yarıda G.Saray büyük düşünmeden büyük oynadı. Deniz'in çok etkili geldiği sol kanadı Tuncay da destekleyince genç Uğur'la kapatmaya çalışan Hagi, hamlelerini skora göre yaptı. Ancak son yarım saatte Ribery oyunda kalabilseydi G.Saray farkı tarihi boyutlara taşırdı. Serdar Tatlı kendisini hiç zorlamayan oyuncuları yardımcılarının desteğiyle başarıyla yönetirken, Rüştü'nün bir gol bile kurtaramadan 5 gol yemesi, bana maçın en ilginç istatistiği olarak geldi. Mondragon'un kritik kurtarışlarına ekleyeceğim son bir gerçek daha var. Ersun Yanal'ın yorumladığı bir G.Saray maçında Hakan Şükür'ün muhteşem oynaması ve 3 golün altında adının olması bana çok anlamlı geldi. Ayrıca 5 gol yiyen F.Bahçe'nin seremonide G.Saray'ın yanında yer alıp, onları alkışlamasını da tarihi bir gerçek olarak kabul ediyorum. Dün gece hiçbir şeyin "Tesadüfen" olmadığının altını çizmek istiyorum.