Van ilinin Gevaş ilçesinden Türkiye'ye ayna tutuldu. İçimizi gösterme bir yansıma vardı aynanın içinde. "Öndeki koyunu takip eden sürüdeki 1.500 koyun, uçurumdan aşağı düştü ve 400 koyun öldü." Haberin piramidine kurulan çarpıcı bilgi bu kadar. Ancak koninin altına doğru genişleyen haber, yaşadığımız ülkenin imkanlarını emenlerin; daha lokal konuşmamız ve diğer sayfaların konularına girmememiz gerekirse, eline bir pipet alıp sporun rantına salyalarıyla dalanların, neyin ve kimin peşinden gittiğini gösterdi bana. Salaklık hasletimiz ya da kaderimiz değilse eğer, değiştirebilmemiz de mümkündür. Havuz sisteminin dirençle karşılaşması üzerine, geçmişte el altından verdiği "haraç" parasını şimdi açıkça vermeye kalkan bir federasyon, sürüyü sürükleyen "önemli bir koyun" sayılmamalı mı?.. "Ortada 10 lira var. Beşi 4'ünüzün, kalan beşi ise 14'ünüzün" değil miydi eski sistem? Yeni bir yöntem bulundu ve adaletli dağıtım sağlanmış gibi yapılıyor. "Şimdi 4'ünüze yüzde 50, 14'ünüze de kalan yüzde 50. Ama siz 4'ünüze kendi cebimden de şu kadar para..." Yani "harçlık ile haraçlık" sıkışıp kalmak. Toptan hesapta köşe başlarını tutanların isteği doğrultusunda A.Gücü veya Sivasspor eski alacaklarından az alacaklar, 4 Büyükler ise eski aldıklarından daha fazla... Gevaş ilçesinde bir koyunu takip eden 400 tanesi uçurumdan düşer, 1100 tanesi ise ölenlerin doldurduğu çukura düştüğü için kurtulur... Tesadüfen doğmak ve mecburen yaşamak... 15 Mayıs'ta kasığında yırtık oluşturulan Elvan Abeylegesse'yi, haziran ayındaki Milletler Kupası'nda koşuşturmak... Güney Doğu'da binlerce aç insan var ama bizim acar sanatçılarımız oralara dikkat çekecek bir konseri bile henüz yapamadılar. Yani bir Bob Geldoff yok içimizde. Şarkıcıyı sanatçı sandığımızdan dolayı toplanıp insanca bir şeyler yapabilmek için dürtükleyecek insanımız yok. "Zor zanaat"tır acıyı paylaşmak... Bıyık bıyığa oturulan kahvehanelerin bu kadar bol, tenis kortlarının bu kadar az, yüzme havuzlarının ise bir avuç azınlığın elinde olduğu bir ülke, kas gücüne dayalı sporlarda kıpırdanabilir sadece. Üç uluslararası düzeyde sporcusunu, Halil, Elvan ve Süreyya'yı hap almaktan muaf tutamamak nasıl bir evrensel mahmurluk, ya da oryantalliğin aymazlığıdır ki, tesadüfen bulur, mecburen kaybederiz. Her hangi bir hastanenin odasında sevinç, diğerinde hüzün olması; dökülen göz yaşının bir odada doğan torunun coşkusuna, diğer odada ölen annenin haberine dökülmesi, hayatın inişli çıkışlı trafiğinden ve grafiğinden değil mi? Bir tesadüf sonucu doğmuşuz, mecburen de yaşayıp gitmiyor muyuz? Uluslararası başarıları kulüp ve ülke düzeyinde yerle bir edebilmiş bir ulusun ahvadı, 1500 koyunu uçuruma düşürmüş, çok mu?... 100. yılın soruları G.Saray 2 kere 2'yi 5 ettirmeye çalışıyor yine. - Önde Hakan Şükür oynarsa, arkasında Ümit ile Necati modeli uygulanırsa, "bir matkap iki vida" modeli nereye kadar gider? - Bu modelde Ümit - Necati iki vida olursa, matkap arkaya alınırsa ne olur? - Hasan Kabze yarım saatlik topçuluktan öteye geçirilir mi? - Hakan'ın asist özelliği ve olgunluğu en önde mi daha yararlıdır, yoksa çok hareketli ama çok sakar adamın arkasında mı? - Oyuncu eksilten en önemli yerli adam olan Altan, bu eylemin neresinde yer alır? - İliç iki yandan hangisine kayar? G.Saray'a "İliç gibi" gelebilir mi? Yani Cimbom "İliç naklini" becerebilecek mi? - Yalçın göbeğe girer mi? Nereye girer? Kimi duble eder? - Ayhan probleme dönüşür mü? - Ergün sola girerse, Hasan Şaş ne iş yapar? - İki kanat ve bir matkap forvet arkasında iki vida olursa gitti 5 kişi, kalan 6'nın da biri kaleci olduğuna göre, 5 kişiden hem defans, hem orta saha nasıl oluşur? Cevap: "Demek ki, iki kişilik oynayabilen en az üç oyuncu gerekiyor." S-ÖZ Denizin dağdan, suyun topraktan, açın toktan sürekli bir şeyler çalıp götürmesi ekolojik değil, ekonomik bir sorundur. (Ümit Aktan) POST-İT "Sergen kulübeden ve gece kulübünden çıktı. Başkanla görüş, golcüden vazgeçsin." (Rıza Çalımbay) Ramiz'in köftesi Bir kaç kez bu köşede yakaladığım güzellikleri, özellikle "özel damak tatlarını" yazdım ki, paylaşan sayısı artsın diye. Ama Akhisar'ın Balıkesir istikametindeki çıkışında yer alan köfteci Ramiz'den en son benim haberim olmuş. Bu ünlü köftecinin köftesini benden saklamışlar. O ne köfte öyle... Sıfır baharatlı... Salata ise bin bir çeşit... Güler yüz de cabası... Bu güne kadar bu köfteyi bana söylemeyip kendine saklayanlar utansın. Direkt oynamak Nihat Özdemir'in sakin ses tonuyla yaptığı açıklamalara bayılıyorum. Sesinde kavga barındırmayan en önemli ikinci F.Bahçeli'ye saygı duyuyorum. Pazar günü, "Transfer mutlaka yapılacak ve alacağımız adam takımda direkt oynayacak" dedi. Demek istediği ile dediği biraz farklı oldu. "Ne çapta" bir transfer yapabileceklerini anlatmak isterken, "birilerini mutlaka kulübeye iteleyip direkt oynayacak" bir garantiyi verdikleri çıktı ağzından. Bir kelimenin yeri değişse açıklama doğru. Aslında "direkt oynayabilecek kalitede, bu kadroda mutlak yer bulabilecek çapta" gibi konuşmalıydı. Çünkü şimdi "onu bir kişi anlamış, o da yanlış anlamış oldu." Yine de Nihat Özdemir'in sükûnetine ihtiyacımız var.