Geçen çarşamba TFF Başkanı Sayın Levent Bıçakçı, biz basan ve yayanları, hatta sağda solda birkaç kelam edebilenleri Olimpiyatevi'ne topladı. İki çayını içtim, hatta biri yarım kaldı. Ayrıca 1 YTL'den az büyük ekmeğin arasında incecik taze kaşar ile salam dilimini de attım ağzıma. Yedirdi, içirdi yani. O nedenle eleştirimi, kursağımda lokması olduğunu unutmadan torpil geçerek yapıyorum. Fikirlerim ferdidir. Sayın Başkan.. Siz beni aptal mı sandınız?.. Karşınıza oturtup, önce bir güzel "657 dosya geldi bize, şu kadar saha kapadık, böyle de cezalar verdik" diye girdiniz söze. "Verdiği cezalarla değil, ne kadar az ceza verdiğiyle övünmelidir" şeklindeki sosyolojik tanımlamadan da uzağa düştünüz. Cezaları caydırmak için değil, kayırmak için verdiğinizi en kulağı duymayan sultan bile işitti. Soru cevaba cesaret etseydiniz, "verilemeyen cezalar" ve katlanabilseydiniz "Ersun Yanal'lı" sorular başınızı ağrıtabilirdi. Hadi bu işin, "tekmili birden önüme dizilmişken" durumundan iki kuru pasta karşılığı olarak doğal bir "yararlanma" usturubuydu. Ya o reklam filmi?.. Tek başıma benim bir küçük bardak çay ikramı karşılığında, iki saatte yapıp size teslim edeceğim, "kampanyanızın lokomotifi, itici gücünüz, şefin salatası" olarak bana sunduğunuz o reklam filmi?.. Primitif, nokta hedefin çok uzağında, futbolun hiçbir cazibesini kullanmayan o reklam filmi?.. "Etiler'in Ulus sosyetesini" hedef alan bir film yerine, "Gültepe eşrafını ve varoşları"; hatta kahvede sırt sırta ve bağıra - çağıra maç seyreden, sahaya gidip küfür etmekten başka kendini ifade edebilecek hiçbir gücü kalmamış garibana yönelmesi gereken o reklam filmi?.. Yıllardır ne "Lütfenler" kullanılıyor, ama magandaların trafik terörü artarak sürüyor. Siz, "Lütfen" filmini ekrana düz bir yazı yazıp okutmak için milyonlarca dolar harcadıysanız, sizi fena halde kazıklamışlar o reklam filmiyle. Coca Cola veya Mercedes size milyonlarca insanın boğazından keserek maça gitmesi ve onlara sunulan gazete ve televizyonlara dönük yaşaması nedeniyle size sponsor oluyor. Orası size, "holding patronu" duygusu veremez. Müşterinizin parasıyla onlara film yaptınız. Bir "sakatatçı" reklam ajansının bilemediği şey, hedef kitlenin kelime hazinesinde "Lütfen - rica ederim - özür dilerim" gibi sözcüklerin asla yer almadığıdır. Hiçbir "kale arkasında" bu sözler kullanılmaz. Ayrıca o "dip ses" hiç de akıllıca değil. Seyredin bakalım filminizi, 37 ekran televizyonun doğal hoparlöründen ve genişçe bir salonda. Cümleleriniz uzun, karışık ve akılda kalıcı değil. Sloganları yaşam biçimi yapanlara düz metinle ulaşamazsınız. Bu iş yazıyla da olmaz. Çünkü o kitlenin okuması ve yazması da sınırlıdır. Sizi kandırmışlar sayın başkan.. Cem Yılmaz ve Ali Taran, sizi bir güzel kazıklamışlar. Tabii bir küçük çay karşılığı yapmadılarsa o filmi... Şimdi bana, "Sakatatçı reklam ajansının" futbolda terörü önlemek için bu zavallı filmi kaç paraya yaptığını söylemelisiniz. Filmi sunarken, "Beyin ajansı" adını kıvançla ve birkaç kez kullandınız. Ama bana göre bu "Sakatat" işinde bir "sakatlık" var. Çukura tırmanıyorsunuz!.. Lütfen... Ersun'un kayıkçı kavgası Sen bir, "Charity Cup" yap, yani "Yardım şamatasına" giriş. Ortalık ne kadar renkli ve panayır gibi olursa, bu kar kıyamette o kadar seyirci toplayacağını unut ve en az 2 bin bilet sattıracak olan Hakan Şükür'ü çağırma. Ersuncum bu adam, "bayrağı mı yaktı, tavuğuna kışt mı dedi, efeliğini mi engelliyor?" Ersun'un gocunduğu şeyi anlatması lâzım. Milli Takım'ı ve senin ciddi kadronu elemenin başlarında finale veda eden ilk üst yapını Hakan'a uygun görmeyebilirsin. Ama yarınki maçta neyin hesabını yaptığını söylemelisin bana. Senin üstüne uymayabilir, üst yapına da uymayabilir. Ama üstüne başına bir şey mi yaptı da, bu denli düşman oldun Hakan Şükür'e? Yardım maçında, "Attraktif, yani çekiciliği olan, cazibe merkezi oluşturan ne kadar çok isim varsa, o kadar çok hasılat" olduğunu unuttun ve yarın geceyi sana, "hazırlık maçı" yapasın diye ayarladılar sandın. Milli Takım hocalığı oynayacaksın. Sen, "kürekleriyle kavgalı, bilgisayar cambazı", bir "kayıkçısın." "Delete" oldun çoktan... Benim bilgisayarımdan... Gıcık notlarım!.. * Bu hafta pazar gecesi BJK - Gençler oynuyor. Yani İnönü'de Ziya ile Rıza karşı karşıya. Kader işte. * Hooijdonk, Türk spor medyasına hakaret edip, "köpek" kelimesini kullandı ve medya sonuna kadar karşısında oturdu. Acaba iki ay Rüştü'ye gıcık giden vatandaşı Rijkaard'la mı görüştü? Hollandalı göçmenler ne kaynattı acaba? * Suat Usta için ayağa kalktı diğer iki büyük. Beşiktaş, Diyarbakırspor'u İstanbul'da yendiğinde Ümit Kayıhan, Sinan - Eser - Yasin'i maçı seyretmek için İstanbul'a bile getirememişti. Unutuldu galiba. * Yeşil-beyazlı takım gördükçe gol atan, kupada ve ligde takımını sırtına alan Hakan Şükür, Ersun Yanal'ın hazırlık maçı sandığı "yardım şamatasında" bile yok. * F.Bahçe, Fransızlar'ın dünyaca ünlü golcüsü için çuvalla para döktü ve riskin kralını alarak takımına kattı. G.Saray geri kalmadı ve o da geleceğe yatırım sayılan bir Fransız'ı aldı. Biri Anelka alırken, diğeri "öteberi" aldı galiba. * Futbol Federasyonu Başkanı BIÇAKÇI ile İstanbul Emniyet Müdürü CERRAH, stad terörünü AMELİYAT etmeye karar verdiler. Mutlu ÇELİK ile Sabri ÇELİK kardeşlerin hakem işlerini halletmesine benzemez inşallah. S-ÖZ As dö per Erhan Önal - Bülent Korkmaz "per" oldu, UEFA yarı finali geldi. Falco - Stumpf "per" di, Şampiyonlar Ligi yolu açıldı. Popescu - Bülent Korkmaz "per" oldu, UEFA Kupası geldi. Song - Tomas artık "per" oldu galiba. Bakalım başımıza neler gelecek. (Ü.A) POST-IT Çok kıymetli bir mücevher nasıl ünlü kişilerde kullanılmaz ise, benim gibi futbolcular da her maçta ve tüm maçta kullanılmamalıdır. (Sergen Yalçın) Farkında mısınız, Del Bosque kupadaki Konya maçını saymıyorum, ligde hiç rövanş oynayamadan gitti. Demirören bu bayram İspanyol boğası kurban etti ama kanı yerde kaldı kurbanın.