İşin ucunda para var, geçmişin itibarı var, yenileri UEFA Ligi'ne hazırlamak var, santrforsuz oynamak eğitimi var. Bir de maçın başında gizlenip gizlenip ara sıra santrfor olabilen Arda var. Çağımızın modern santrforu olarak ilan ettiğim kaptan, leblebi gibi gol atmaya başladı ve kupa çeyrek finalinin avantaj golünü o buldu. Ama takımı oyunu gevelemek yeteneği olmadığı için, bir kez daha öne geçtiği oyunu önde götüremedi. Lig ile kupa meselesinin farkı nedeniyle yenilen golün vereceği yara da farklı olduğundan, eleştirinin dozunu abartmamalıyım. Bunun telafisi İstanbul'da, bir şekilde ortada duruyor. Bu nedenle "pas trafiği" konusunda daha hünerli olan Antalyaspor ile "top kaybı" sıkıntısını üst seviyede yaşayan Galatasaray'a "işin statüsü" nedeniyle mesafeli davranıyorum. İkinci gol ise biraz fazla oluyor... Statü filan dinlemeden gelecek için endişe duyan Galatasaray taraftarı oluyor. Üstelik Necati'nin iki sezondan fazlasında Galatasaray forması ile uğraştığı ve bir türlü atamadığı güzellikte gelen ikinci gol, Galatasaray'ın orta sahasının "pas yapmaya çalışan pas özürlü" durumunu gözler önüne seriyor. Gerisi de "uzun uzun" atınca tur bile sıkıntıya giriyor. İkinci yarı daha etkili olan Antalyaspor oldu çünkü rakibi sistem peşindeydi toptan daha çok. Florya'da yapması gerekenleri oynayarak ve yarışarak yapıyor Rijkaard. Bütün hatalardan yararlanan ama tura yönelik bir gol daha bulamayan Antalyaspor oldu. Bazıları da kaleci Ufuk'ta takılıp kaldı. Tura avantaj mı sayılır bilemem ama bir başka şey benim kafama takıldı kaldı: "Galatasaray'ı bekleyen en büyük problem 'santrforsuz pas trafiği' üzerine kurulmuş bir oyunu oturtamadan, kendilerini bekleyen muazzam bir 'maç trafiğinin' olmasıdır."