Demiştim ya; bu yönetim anlayışı orada durup durdukça, bu zevksiz, tatsız ve kavgalı "sevk ve idare" karmaşası devam ettikçe, ben daha çok "trajikomik" yazarım diye, işte alın size bir tane daha. Şirket evliliği ile böbürlenmenin çok ötesine geçen kayıplar sadece puan cetveli konumu ve kaybedilen maçlarla geçiştirilebilecek gibi değil. Kimlik kalmadı beyler, kimlik... Kimliğinizi kaybedersiniz, verirsiniz bir küçük ilan ve "hükümsüzdür" der geçersiniz ve yenisini verirler size. Yüz yılı geçmiş bir "asaleti" ise hiçbir ilanla yerine koyamazsınız ki... Bir "başıbozuk" delikanlıdan başlayalım ayrıntıdan bütüne ulaşma çalışmasına... Kimdir o terbiyesiz... O Kazım denen, nereden geldiği ve kim olduğu tartışılır adam kimdir Allah aşkına... Rakibinin kurtulmak için içinden temizlediği bir adamla rakibini yenmeye çalışmak ne menem bir "camia sevk ve idaresi" anlamına gelir, biri bana anlatsın. Türk futbolunun içine sokulmuş ikinci bir Pascal Nouma karakteri yakışıyor mu size?.. Ben Galatasaray'a yakıştıramıyorum, ya siz?.. Rakibine saygı duymayan biri ne takımına, ne arkadaşlarına, ne de taraftarına saygı duyar. Böyle biri de Galatasaray kimliğine hiç yakışmaz. Sahaya atılan bir şişeyi -atana ayı demek ayıya haksızlık olur ya- kendine yakıştıranlar gitsin artık o stada. Bunların olduğu bir stadın kapısında iyi ki Ali Sami Yen yazmamışız. Yoksa ben kendi adıma; en azından tarihe hesap veremezdim... Adam sizin kimyanızı bozmuş, daha stada geliş biçimiyle bile sizi ezmiş geçmiş. Bir takım olmuşsunuz ki; elinizde övünülecek tek bir şey kalmış; o da, "ülkenin en çok gürültü yapan stadı" unvanı... Yazıklar olsun... Yeteneksizsiniz... Yetenek sonrasını özellikle bitişik yazdım ki, o yarışmaya filan katılmaya kalkarsınız belki diye. Bir kongre üyesinden mesaj aldım... Diyor ki: "Ümit, anneme yeni statta kombinem olduğunu söyleme, o beni pavyonda piyanist zannediyor..." Maçın gecesinde refleks gösterip dik duramadığınız için bir maç veya bir sezondan çok daha fazlasını kaybediyorsunuz da haberiniz yok. Mesela şöyle yapabilirdiniz: Hagi duruyor ama hiçbir yetkisi yoktur... Sezonu Tugay (veya bir başka formül) tamamlayacaktır... Kazım kadro dışı bırakılmıştır ve seneye olmayacaktır... "Baros-Kewell ve şu ile şu" sezon sonunda yollar ayrılacaktır... Sezonu Cem Sultan-Anıl Dilaver-Emre Çolak ve diğer birkaç saygın delikanlı ile tamamlayacağız... Ne olurdu biliyor musunuz? Sezon sonuna kadar en az 30 bin kişiye oynar ve büyük bir ihtimalle benim oyum dahil "yepyeni bir kredi" kazanırdınız. Ama siz hakeme kızdığınız ve sığındığınız sürece, yanlışı yeni bir yanlışla düzeltmeye çalıştığınız sürece "uçma yeteneğini kaybetmiş Süpermen" gibi debelenip durursunuz... Siz çırpındıkça Galatasaraylı batar... Galatasaraylı batarsa Galatasaray batar... POST-İT Takımın kötü gidişi mi yönetimi ibra ve kongre arasına iteliyor, yoksa yönetimin kararsızlığı mı takımı kötü etkiliyor? Yönetimin kararları yanlış oluyor. Veremediği kararları ise daha büyük yanlışlar doğuruyor. Taraftar da dokuz doğuruyor, takım ise "düşük" yapıyor... Sporda "şişe" yasası! İşte sporda şiddet yasasının sporda şişe yasası olarak yeni düzenlenmiş taslağı: Sahaya atılan şişe bir milli oyuncuyu hedef almışsa 6 ay maçlardan men cezası ile 2 maç seyircisiz oynama cezası verilir. Eğer oyuncu milli takım aday kadrosuna seçilmemişse ceza 15 gün hak mahrumiyeti ve 1 maç tarafsız saha ile cezalandırılır. Şişe doluysa 3 puan silinir, içinde bir miktar içki kaldıysa para cezası verilir, şişe boş ise maç tekrar edilir. Şişedeki içkinin alkol oranı ile verilecek ceza doğru orantılı olmalıdır. Bundan böyle stada girenlerin üstü aranırken aynı zamanda balon üfletilerek alkol promil miktarı da ölçülecektir. İnanın durumumuz bundan daha komik ve trajik... Yani trajikomik... Elde var krampon! O sevimsiz ve saygısız ve de görgüsüz genç adamın Böbrek Vakfı yararına ortaya koyacak tek bir şeyi vardı. Kramponları... Açık arttırmaya çıkarıldı ve 5 para etmedi. Söz konusu bir hayır kampanyasıydı ve yardım toplanacaktı. Toplanamadı. Neden?.. Adamın kendine hayrı yok ki başkasına olsun!.. S-ÖZ (Güncel bir atasözü) "Sarhoş ile helva yemekten yeğdir, ayık ile savaş..." Her hafta ve her haftanın her maç günü iki takım bombayı birbirinin kucağına bırakıp duruyor. Şimdi bomba Fenerbahçe"nin kucağında ve Bursaspor maçını bekliyor.