Türk futbolunun yeni jönleri...

A -
A +

Ancak bir iki yabancı alabilenler Türk gencine daha fazla güvenenler demek olduğuna göre benim için; yönetimleri ve teknik kadrosunu hedefleri doğrultusunda daha iyi kullananların artık altını kalın bir çizgiyle çizme zamanımız geldi. Satır ve saatler bazılarına peşkeş çekiliyor olabilir ama bugün bu köşe onlardan söz edecek ve haklarını teslim edecek. ----------- Ne farkı var Tolunay Kafkas'ın Zico'dan? Belki Dünya Kupası'nda topuğuyla gol atmışlığı yok ama "yarışmacı hoca" olarak ortaya koyacakları daha bir teminat altında sayılmaz mı? Ertuğrul Sağlam?.. Ya Bülent Korkmaz?.. Nurullah Sağlam, Mesut Bakkal, Suat Kaya, Metin Diyadin?.. Görmezden gelinemez bir Abdullah Avcı?.. Kayseri Erciyesspor'un patlaması küçümsenebilir mi?.. Ekleyemediklerim kusuruma bakmasın, hepsinden söz ediyorum birkaç ismi kullanarak... "Antrenman bilimi" ile malzemesi insan olan bir gurubu "sevk ve idare etmek" konusunda eksikleri olmadığı gibi fazlalıkları var sayılmamalı mı?.. Onlar Türk insanının kalbine girmeyi, gönlünü sahaya dökmesini daha başarılı bir şekilde uygulamıyorlar mı? Çünkü Türk gencine Türkçe konuşup, "ister motivasyon, ister dolduruş deyin, hatta gaza getirmek bile diyebilirsiniz" konusunda daha doğru şeyler yaptıklarını söylememeli miyiz?.. Avcı, Kerim'i sarıp sarmalayıp, sakatlık ve eksik hazırlık durumuna rağmen "maksimum verim" alarak kullanabiliyorsa ve bu konuda Arthur Zico, kendi oyuncularının "minimum verimde" kalmasını bir yana koyup, Kerim'in nasıl olup da iyileşip kendilerine karşı bu kadar etkili oynadığını söyleme dönüştürebiliyorsa; kimse kusura bakmasın, ben de yabancıların çapsızlığını, genç Türk hocalarının "futbol çapkınlığına" değişmem... Yedirmemem lazım benimkileri... İçimizden; korsan girmiş uçağı, ipe asılarak ilk terk eden pilotlar nasıl çıkıyorsa, sahada "manipülasyon" peşinde koşanlar da çıkıyor. Onlardan birisi ardında koca bir medya ve binlerce taraftar ile kim bilir neler yapabilir?.. Ama yine de benimkiler daha mert ve daha bilimsel... Yepyeni bir kadro kurup, üstelik bunu naklen yayın geliri gibi bir garanti paradan mahrum olarak becerip, İsrail'in en taş takımlarından birine karşı deplasmanda galibiyetten oluyorsak, kusura bakmayın ben taraf tutarım. Hiç yabancısız olarak bunu becermek, futbolun babayiğitliğidir. Gençlerbirliği OFTAŞ tekme atmadan, oyunu çirkinleştirmeden Trabzonspor gibi bir takıma, üstelik bir hafta öncesinin yaralarıyla gelen bir büyük takıma karşı futbol oynamaya çalışıyorsa, skor tabelasına bakmadan onlara destek çıkmam gerektiğini hissediyorum... Hoca ve oyuncu bazında yepyeni isimleri gördükçe, "jön Türklerin" tekrar güven kazandığını, aranan jönlerin de Türk gençlerinden çıkacağını görüyorum. Daha iki gün geçmedi, Gökhan ve Gürhan gibi isimleri doyamadan izlediğimiz maçın üstünden. Milli Takım adına mutlu oluyorum... Irkçı ve yabancı düşmanı değilim... Kendimizi daha çok seviyorum sadece... >>> Dımdızlak!.. Ben bu TV'leri anlamıyorum. Ömrüm içinde geçti bu meret kutunun, ama anlayamıyorum bir türlü. Kurulurken saldırıyorlar spora, maç yayınlarına, çuvalla para verip Avrupa'nın herhangi bir ligi bile olsa saldırıveriyorlar. Maçlar sayesinde "seyredilebilinir" olup, sonra birilerine söğüşlenmeye bayılıyorlar. Ucuz magazin programlarına, uyduruk yarışmalara, kavga çıkma ihtimali üzerine kurulu spor programlarına teslim oluveriyorlar. Birileri, ucuz prodüksiyonları onlara gazlıyor, soyup soğana çeviriyor TV'leri, maç ile başlayan çıkışların ardından. Sonra da "niye artık seyredilmiyoruz" diye dövünüp duruyorlar. Yahu... İnsanların kanalın logosuna bakmadan seyrettiği tek şey maç yayınıdır. Bu ülkenin spor merakı sonsuz... Ölümüne... Ama hâlâ bir spor kanalı yok bu ülkenin... Çünkü, atadığınız yöneticiler prodüksiyonlar sayesinde ceplerine indirebiliyor ancak, sizinkine değil ama... >>> POST-İT Dikkat... F.Bahçe transfer yapacak... UEFA listesinde 7 numara yok. Buraya bir adam gelecek demektir... (Ümit Aktan) >>> Genç emekliler!.. Semih Şentürk... Marmara FM'de maçı anlatırken, ben bile hâlâ daha "genç" tanımlamasını kullanmadan edemiyordum Semih için. Adam çoluğa çocuğa karışmış çoktan, saçı bile dökülmeye başlamış, otuzlara merdiven dayamış; biz ona hâlâ "genç" diyoruz... Oynamadıkça genç kalıyor çünkü... Kezman'dan daha mert ve daha faydalı değil mi?.. Üstelik çok daha azına... Ama haftaya yine kulübeye veya tribüne... Gerçek bir JÖN TÜRK o... Yaşlanıp "genç" kalan Semih Şentürk... >>> Duran top-Yakan top G.Saray Hagi gittiğinden beri "duran top" fobisi yaşıyordu... Frikikleri bırakın, kötü korner atmaktan dolayı kontratak yiyen bir takım olmuştu koca Avrupa fatihi. Doğru dürüst yapabildiği tek "duran top eylemi" sadece "başlama vuruşu" sırasında gerçekleşebiliyordu. Santra dışında bitmeyen duran top beceriksizliğini sonunda çözdüler... Belli ki, Volkan yerden sertlerde, Lincoln havadan köşeye sert plaselerde çok iş yapacaklar. Şimdi ceza alanı yakınlarında bir yere topu diktiklerinde, "duran top" eylemini anında "yakan top" eylemine dönüştürebiliyorlar. >>> Tadından yenmez skorlar İçeride tek maç vardı, Belçika'nın ünlü takımına karşı geldi bir galibiyet... Ülke puanına bak... Dışarıda İsrail, Hırvat takımlarına karşı bir beraberlik, bir de galibiyet... İsviçre gibi hadef bir ülkeden dışarıda beraberlik... 4 çekeri araziye taktık gidiyoruz... Erciyes elerse, F.Bahçe orada beraberlik alırsa, Beşiktaş içeride yenerse, seneye torbalar da, takım sayıları da değişir. Ön elemeler de azalır... Katmerli kaymaklı ekmek kadayıfı yani... Yola çıktı "Maşallah..." Yerine varır "İnşallah..." >>> Kendine küsenler Şu Trabzon camiası bir başka alemdir... Kendine özgü olmaya devam ediyorlar... Fıkra gibi maçlar oynuyorlar... OFTAŞ maçının uzatmalarına bir sarı kart ile iki taksitte atılan bir penaltı sığdırmayı da başardılar! Maçı sağlıklı biçimde "bitirmeyi" başaramıyorlar... Ya mahvediyorlar... Ya mahvoluyorlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.