Büyükşehir Belediye maçına çıkan kadro, diziliş ve oyun anlayışı açısından bu maça uygun değildi. 11 kişiyle top rakipte iken topun arkasına geçen Abdullah Avcı'nın öğrencileri, ayağa da iyi top yaparak G.Saray'ı çözmüştü. Golü atacak adamları eksikti, çünkü o da tribündeydi. Buna karşılık G.Saray, Meira ile randımansız bir orta saha ve sıkışan savunmada yer bulmaya çalışan hücumcularla kör dövüşüne girdi. Servet Çetin... Bu arkadaş iki gol pozisyonunu bulan, bir direk kıran, bir de golde onu kovaladıkları için Kewell'a pozisyon üreten adam. Geride kurtardıkları da cabası. Onun dışında herkes, hâlâ daha geride kalması gereken 4-1'lik mağlubiyetin sersem sepelek oyununu unutmamıştı belli ki. Kanatta Arda ve Kewell oralarda iyi kapatılmış. Baros yukarıdan Cesario'ya, yerden Mahmut'a mahkum zaten. Duran toplar da nanay... Ehh; bir de penaltı buluyorsunuz, onu da adaleti G.Saray üstünden dağıtmaya kararlı olan Selçuk Dereli vermiyor. O zaman nasıl kazanacaksınız? Uçkur 9 yerden kopmuş anlaşılan. İkinci yarıda yine her şeyiyle ezberlenmiş bir takım sahadaydı. Birkaç dakikadan sonra Büyükşehir'in gol atacağı gerçeği bas bas bağırıyordu. Oyun imdat diye bağırırken, kenardan hiçbir yardımın gelmemesi, yardım gelmediği zamanda da rakibin golünün gelmemesi üst üste kondu ve bu sonuç çıktı. Arda'nın sakatlanmasıyla Mehmet Topal oyuna girdi ve bu kaybedilecek puanı önledi. Ne kadar ilginçtir ki, gol yemeyi ve puan kaybetmeyi önleyen kulübeden gelen teknik bir hamle değil, tam tersine zorunlu olan yapılan bir değişiklik oldu. Maskeli süvari Servet'le şapkadan kuş çıkartan sihirbaz Lincoln, bir şekilde maçı çözmüş oldular ve Skibbe'yi bir kez daha kurtardılar. Böylece uçkur parça parça oldu ama don düşmedi.