Üç teknik adam...

A -
A +
Üç teknik adamı bir potaya koyup bir küçük analiz yapmak istedim. Spor medyamızın ise tarihi bir virajı ıskalayıp kısır çekişmeleri ve polisiye olayları öne çıkarmasını hazmedemedim. Oryantal yapımızın evrensel gelişmeye galip gelmesini hazmedemedim...


Biri Aykut Hocamız...
Takımının yakaladığı tarih yazmak ve tarihe geçmek gibi bir fırsatı kullanamadığını düşünüyorum.
'Geçildiği rakibi', önüne geçiyor onun kafasında 'geçebileceği rakiplerine' kıyasla...
Oysa onun şimdi kendi takımı hakkında yorum yapan Arsene Wenger'e söylem oluşturması, Portekiz basınında gündem oluşturacak mesajlar vermesi gerekiyordu.
Bütün dünyanın dikkatini kendi ülkesine ve takımına, hatta kariyerine çekmesi gerekiyordu.
Bizim ligimizi Afgan TV'si özet olarak bile vermiyor.
Oysa hocamız yarın belki de 1 milyar insanın önüne çıkacak dünyada...
Ülkesinin ve takımının uluslar arası olmasını sağlayacak.
Onun şimdi Chelsea hakkında, İsviçre futbolu hakkında filan konuşması gerekiyordu...
Hocamız, oryantal davranmayı seçti ve evrensel avantajı ıskaladı...
Kaybettiği kazanacaklarından daha önemliymiş gibi davranmayı seçti...
Kayserispor maçı sonrası 'hedefimiz büyük, bu maç bitti, bizim derdimiz Avrupa finali' gibi bir şeyler demesini beklerdim.
Oysa o, son iki yıl filan diyerek, rakibine geçilmiş olmanın acısı gibi bir oryantal davranışı tercih etti...

Abdürrahim Albayrak ve Abdullah Kiğılı...
Hiç 'makbul' futbol adamı değildir...
Biri 'saygıdan' söz eder, diğeri ise 'alkışlarız, ne olur ki?' diyebilir...
Bu tür yöneticiler oldukça, futbolumuz bir yere gidemez!
Onlar futbol sahnesinden silinmelidirler!
Onlar camiaları için birer haindir!

Ne asıl, ne de basıl...
Söz Denizli'nin...
Tamamı ise şöyle:
'Ne büyük ol asıl, ne de küçük ol basıl...'
Böyle düşünmediğini ifade etti ama biz zaten biliyorduk onun felsefesinin bu olmadığını...
O hep büyük düşünenlerdendi...
Kaybettiklerinin hep önündeydi kazanma ihtimali olanlar...
Üç büyük takımda da şampiyon oldu ve ardından gitti bir alt ligde de şampiyon oldu...
Diğeri ise Terim...
'Kolay' olanları değil, hep 'olay' olabilecekleri seçti...
Milli takımlar düzeyinde de kulüp takımları düzeyinde de asla yapılamayacakları yaptı. Şampiyonluk sayıları ile rekor kırdı, ülkeye gelmiş en büyük kupanın altına imzasını koydu...
Her iki hoca da birer 'sevk ve idare' uzmanıdır...
Oyuncu guruplarından öteye, camialarını, taraftar guruplarını ve medyalarını sevk ve idare etmişlerdir.
Oryantal felsefelerden uzak durup, evrensel düşünmeyi ve davranmayı seçmişlerdir...
Onun için 'büyük' olmuş ve 'büyük' kalmayı başarmışlardır...
Dünya onları tanımakta ve saygı duymaktadır...
İnşallah Aykut Hoca'yı da tanıyacaktır bu akşam...

Sportif beslenme
Bayılıyoruz kaostan beslenmeye...
Bu ülkenin bir takımı tarih yazmaya uçuyor, ülkeye Avrupa'dan bir kupa getirmeye gidiyor ve bizim sportif basınımızda küçük haber olabiliyor...
Antep'teki gaz odaları, ağzına biber sürülen bir amatör topçu, tribünde 'özel cop' kullanan adamlar daha önde...
Varsa yoksa Fenerbahçe hangi güzergahtan dönecekmiş; pazar gecesi...
Yahu...
Bir takımın Avrupa'dan kupa getirmeye uçuyor, biz nelerle uğraşıyoruz...
Zaten bu nedenle değil mi, bizi besleyen polemikçilere daha fazla itibar etmemiz düzgün konuşan sakin adamlardan...

S-ÖZ: "Dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksan dokuzu terdir." Thomas Edison 

Bu ülke yarın gece Avrupa'nın göbeğinde dans edecek bir takıma sahiptir. Bunun tadını çıkarmak varken; aynı takımın Avcılar iskelesinden dönmesini önermek ayıptır beyler...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.