Karbüratör tıkanır, lastik patlar, şarj dinamosu boşalır ve yolda kalırsınız. İster son model, ister full aksesuar olun yolda kaldınız mı, yolda kaldınız demektir. Çevreden yardım beklersiniz, gelmez... Etrafa boş boş bakınırken az ilerideki kahveye girer ve yardım istersiniz, "Bi zahmet, el atar mısınız, yolda kaldım da" diye kıvranırsınız. Üç-beş kişi gelir ve itecekleri nesnenin araba değil de koca bir TIR olduğunu gördüklerinde yalnız kalmanın acısını yaşarsınız. İşte Fatih Terim... Farklı ve radikal bir kadroyla Telekom'dan sonra Elazığ'da denedi. Ömer'le yukarıdan iyi bastı. Petre'yle bir hayli top kaptı. Batista'yla hem çok top kaptı hem de doğru yerlere attı. Ama yetmedi. Kadronun deneyimi oyunu gevelemeye ve geri düşmüş rakibin boşluklarına saldırmaya yetmedi. Bunu sağlayacak olanlar Hasan'dı, Berkant'tı, Cihan'dı ama oyuna girdikleri üç-beş dakikada bile top kaybı yaptılar. Uzatmanın penaltısı Berkant'ın kaybettiği toptan gelmiştir, hatırlatırım. Hasan ise ilk 15 dakika dikine oynadı ve iki de şut attı. Ardından yana ve geriye "kronik damla sakızı" gibi tat vermeden kendi kendine oyalandı durdu. Saydığım bir kaç yanlış yine saydığım bir kaç doğruyu "egale" etti ve maç "egal" bir sonuçla bitti. Benim üzüldüğüm nokta; "haset" duyanların ve "düşmanlık" besleyenlerin önlerinin iyice açılması. Hatta G.Saray kültüründe asla olmayan "muhalif başkan adaylarının" meydanı boş bulup sallama imkanlarının daha da artması. Kendisiyle bir çay içme fırsatı bile olamayacak kadar medeniyetten uzak bazı "hocaların" intikamlarını kusma fırsatını sonuna kadar kullanmaları ve bunlara basına malzeme olan bir takım "Liseli G.Saraylılar'ın" malzeme teşkil etmesi. İşte bunu hazmedemiyorum. 14 puan farkı veya Elazığ'ı yenememeyi asla değil... Şimdi G.Saray'ın "ölüp yeniden doğması" gerekiyor. Bu kadro ve sistemin yürümeyeceğini Fatih Terim zaten bizden iyi biliyor. Eğer devam edecekse ki; "o bırakırsa ben de bırakırım" kadar inandığım Terim'in devam etmesi gerekir, bu takımı öldürüp yeniden doğurmayı başaracağına inanıyorum. Maçın içinden Elazığ'ın elinden geldiği kadar ve mertçe mücadelesini kutlayarak ayrı tutuyorum. Güvenç hocanın elindeki "yok" imkanları en doğru biçimde ve en iyi biçimde kullandığını görüyorum. Bir puan onların hakkıydı. Üç puan bile yakışırdı. Ama maçın en yakışıksız adamı herkese göre Türkiye Ligi'nin "en iyi" ama bana göre Türkiye Ligi'nin "en iri" hakemi Ali Aydın idi. Bülent Yavuz'un artık abartılmış kurgusu, başkaları sendelediğinde "koluna giren" tavrı, ama G.Saray sendelediğinde bir de "çelme takan" anlayışıyla artık çirkinlik boyutuna ulaşmıştır. Anlaşıldı ki; yolda kalan araba, ister Ferreri olsun, ister Lada Niva olsun yolda kalmıştır ve itecek kimse yoktur!.. Uçkur da 9 yerden koptuğu için G.Saray'ın yarından itibaren bu takımı toprağa verip yeni bir takımın adını koyması zamanı gelmiştir. Bunu da Türkiye'de yapacak tek adam Fatih Terim'dir.