Uçmayalım...
Uçurmayalım!
5 Ağustos 2008 01:00
Hayali haberden daha kolay satabildiğimiz için, hep birlikte ve el ele hayal satıyoruz. Transferlerin bombaları henüz hafiflemediği gibi, takımların "uyduruk" maçlarında bile "okurun okumak istediği şekilde" haberler yapıyoruz. Olimpiyat nasılsa sahipsiz ve ağır eleştirinin hesabını soracak kimsesi olmadığından, en ağır sportif eleştirileri ise oralara saklıyoruz. Siz söyleyin bana, bir spor sayfası editörü Aziz Yıldırım veya Beşiktaş taraftarından mı daha çok çekinir, yoksa orada madalya savaşı veren bir grup isimsiz genç ile başlarındaki Gençlik Spor Genel Müdürü'nden mi?..
Eflatun'un bir sözünden yola çıkalım. Eşim aradı buldu ve bugüne mihenk taşı olarak bana verdi.
Söz şöyle: "Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır."
Özeti "yetinmek..."
F.Bahçe'den başlayalım o zaman.
F.Bahçe ligin öncesinde "en hazır" ve "en güçlü" görüntüyü veren "en önde" takımdır. Bunda hemfikiriz. Ancak söylemek istediğim şey, kazanırken bile eksiklerin görülmesi gerektiği ile ilgilidir. Yazarı bile olmayan Macar takımını geçerken eksiklerini görenleri mutlaka vardır. Ancak bazı yorumcuları ve tetikçileri daha şimdiden ligin bittiği, ikinci kim olacak mücadelesinin başladığı, hatta Şampiyonlar Ligi kupasının bile bu takıma "peşinen" verilmesi gerektiği havasına girdiler.
Öndeki sıkıntısını, ortadaki boşluklarını, gerideki kademe yanlışlarını gösterecek bir rakiple oynamadıkları için görmezden geldiler. Bir sorun, sorun olarak dile getirilmediği zaman yok demek değildir.
Bitmiş bir ligi oynamaya başlamayacaklar.
Mesela uzun maratonun bir yerlerinde kart ve sakatlık riski sonrasında, diyelim ki Volkan, Koller'i itiverecek ve bir sonraki maç grup birinciliği için Tottenham ile...
Kaleye koyacak bir Rüştü de yok.
Eeeee...
Beşiktaş'a gelince...
Gökhan Zan'ın iki kavgacı delişmen İbrahim için söylediği söz nasıl gözardı edilebilir getireceği problemler açısından. "Onlar olmadan da iyiyiz" benzeri bir söylem, ne anlama gelir yorumlar mısınız?
Yarın bir gün, denk geldiğinde Gökhan Zan'ın solunda Üzülmez, sağında Toraman oynamak durumunda kalınca, bu demeç ne olacak? Nasıl yıpratacak savunmanın beynini?..
Görev adamları aldıkları, "ne gerekiyorsa onu o kadar" oynayanları topladıkları için iyi demesek de çok "sağlam" bir akıma dönüştükleri kesindir.
Kazanın altına odun atmakta da üstlerine yoktur...
Ve Trabzonspor...
Aman kandırmasınlar sizi. Werder Bremen ile tribünü bile olmayan bir otel sahasında oynanan maçın skoruna aldanmayın.
Çok yaşlı ve çok genç, iki ucu harmanlamakta zorluk çekmelerini istemiyorum. Çünkü küçük maç kaybetmeyecek, büyüklerle de kafa kafaya oynayacak bir takım kurulduğunu görüyorum.
Renk olmaktan ötesini, dolduruşa gelmezlerse elde edebilirler diyorum sadece...
Ya G.Saray...
Şu anda en geride görünen takımdır onlar.
Lincoln, Kewell, Servet, Uğur, Emre Güngör, Linderoth nerede?.. Cevat Güler'le Florya'da...
Steaua maçını kim oynayacak?..
Onlar Almanya'da...
Ön elemeye 5 kala Skibbe "kimi, neye" hazırlıyor dersiniz. Genç Alpaslan'ı takıma alıştırmaya, kaleciye takımı seyrettirmeye çalışıyor. Steaua Bükreş maçını Cevat Hoca mı oynayacak?.. Hayır... Skibbe'nin gol bile atamayan ve bütün maçlarında sıfır çeken takımı hazır mı?.. Hayır... Güler'in oyuncuları hazır mı?.. Hayır...
"Habire kazanamayarak" neyin hazırlığıdır bu?..
Hiç öyle uçmayın. En zor kuradır. Bu saatte Milan'ı elemek daha kolaydır Steaua Bükreş'i elemekten. Çünkü, Şampiyonlar Ligi'ne burnunu çekerek bakan Steaua kurada G.Saray çıkınca "anaaa, Şampiyonlar Ligi'ne girdik galiba" demedi mi?.. En kolay kurayı onlar da çekmiş sayılmaz mı?..
Burada gol atacaklarını, orada da döve döve yeneceklerini biliyorum.
O nedenle UEFA'ya kalmak en iyisidir G.Saray için...
Ne uçalım, ne de uçuralım...
>> Bunda bir numara var
Forma numarası meselesi. Uğur Meleke muhteşem bir biçimde getirdi ve koydu önümüze...
Yasin'in forma numarasını Emre'ye vermenin oryantalliği ve adam tercih etmenin "kör parmağım gözüne" biçiminde yapılışı ile, Ronaldinho'ya Seedorf'un 10 numarasının verilmemesi ve Ronaldinho'nun 80 numara ile oynamak zorunda bırakılması...
Mesele kimin daha dünya kulübü olduğu ise...
Varın kararı siz verin...
>> POST-İT
Emre Aşık...
8 dikiş, 6 pens atılarak tamamladığı Avrupa Şampiyonası'nın ardından en hazır adam olarak yine görev başında.
Bir gol attı takımı, onu bile o attı...
Bir "fenomen" olmaya doğru adım adım yürüyor bu görev adamı.
Ona çok saygı duyuyorum...
>> Olimpiyat merakım vardır
Son dünya rekortmeni Jamaikalı Usain Bolt'un 100'ün üstüne 200'ü de koşacağını açıklamasından sonra bu yarışı merakla bekliyorum. Gün sayıyorum Amerikalı Speerman'in 200'de Bolt'a meydan okumasının 1 dakika sürmeyecek yarışını. O bir dakika için 4 yıldır çalışıyorlar çünkü.
17 yaşındaki Furkan Ulaş Memiş'in çekeceği kurayı merak ediyorum şimdiden.
FIFA talimatıyla gelebilen Arjantinli Messi mi, yoksa Brezilyalı Ronaldinho mu?.. Merak içindeyim...
Federer-Nadal maçı olur mu?.. Elena Jankoviç ne yapar?..
Meraktan ölmek üzereyim, tarihin gördüğü en muhteşem açılış gecesi yağmur yağacak mı diye?..
Ukrayna kökenli 3 devşirme yüzücümüzü merak ediyorum mesela...
Sports İllüstrated dedi ki... Sıfır altın alırmışız da, 3 gümüş, 1 de bronz alabilirmişiz ancak.
Merak ediyorum haklı mı çıkacaklar diye?..
>> S-ÖZ
"İnsan papatyalara koşarken ezdiği kır çiçeklerinin farkına varamıyor." Montaigne
>> Olimpiyat yaşam biçimidir
Bir Olimpiyat tanıtımı yayınlanıyor şu minval üzre... "Sen, dünyanın en hızlı kızı, sen İngiliz...
Sen suların altın çocuğu İskandinav...
Hey sen siyah adam, zıpla daha yükseğe...
Sen Uzakdoğulu, at, sen Güney Amerikalı, tut..
Ya sen Afrikalı vur bakalım Kuzey Asyalıya..
Hey sen Arap... Vur bakalım göbekten, Sen Viking geç onu, Sen Türk ez rakibini...
Vur zenci...
Koş Latin...
Gül bakalım gözleri çekik adam..."
Bu muhteşem filmi TRT yayınlıyor. Olimpiyatların da hakkını vereceklerdir umarım.
Çünkü Olimpiyat, artık en iyi televizyondan takip edilebiliyor.
"Bir dünya... Bin rüya..." Olimpiyatın sloganı... Bizi büyüleyin diyor dış ses... Yenilmek, yenenin de elini sıkabilmektir Olimpiyat... Katılabilmek ve bitirebilmektir kazanmaktan öte...