Adam çuvalla para aldı ve bize bir şeyler öğretecek ya. Şimdiye kadar hiçbir hocanın aklına gelmeyecek bir şeyi yaptı ve iç sahada tek forvetle oynadı, o da Tuncay! Ortada dirençli oynayacak ya, kimsenin aklına gelmeyen Selçuk İnan'la başladı maça. 3-5 dakika hiçbir işe yaramayan paslar yaptık, sonra da başladık uzun uzun atmaya. Yani onların her istediğini bizim hoca uyguladı. 15 dakika geçmiş rakip kaleciyi yakından gören oyuncumuz yok. 45 dakika bu yanlışla dans eden ve böyle bir hata yapmak için çuvalla para alan "Ustam, profesörüm, Hiddink'im" bir gelip, bir gol bulmuş rakibe doğru dürüst pozisyon bulamadan devreyi bitirdi. Ömer topa başladığı zaman Lukaku yeni doğmuştu. Bir 17, bir 19 yaşında iki oyuncu oynatacak cesarete karşılık, bizimki bizi yeniden yapılandırıyor ya! İkinci yarıda hatasını görmesi tecrübesindendir diyelim. Ama biz ona hata yapıp dönmesi için değil, bizim yaptığımız hataları yapmamayı öğretmesi için başöğretmen görevi verdik. Semih'i öne atıp, arkasına Arda-Tuncay-Hamit yaparak ve Sabri ile İsmail'i korkmadan öne çıkararak oynamak bize daha çok yakıştı. Oysa 45 dakika korkan "Ustam, profesörüm, Hiddink'im" olmuştu maalesef. Hamit'in kişisel çabası ve Semih'in kendi stadında Güiza'ya yazdığı açık mektupla maçı bir anda bizim yaptık. Üstelik Belçika'da 10 kişi kalıverdi. Ama çağdaş oyunu yani duran topta savunma kadar hücumcuyu gole götürme prensibi Belçika'yı bir kez daha maça ortak yaptı. Sonra niye olduğunu anlayamadığım ve bana taktik bir değişiklik gibi gelmeyen Sabri-Gökhan Gönül hamlesini hayretle izledim. Benim derdim ikinci yarıda 3 gol atan takımı görünce ilki yarıdaki takımla ilgili. 45 dakikada 3 gol üreten diziliş, bize yakışan iç saha modelidir. Bunun 90 değil de, 45 olmasının hesabını bu geceyi bize yaşatan "Ustam, profesörüm, Hiddink'im" ekselanslarına sormak durumundayım.