Birinin düşüşe geçip geçmediğinin anlaşılacağı, ama ev sahibinin çıkışa geçtiğinin apaçık bilindiği; ‘düğüm atıcı’ ya da ‘düğüm çözücü’ bir maçı yazacaktım…
Sabırlı oynayabilenle, sabırsız ve hızlı oynayanın maçı olacaktı bu...
Maç fırtına gibi başladı...
İlk golün üzerinde biraz duralım...
Tolga’nın önsezisini alkışlayalım, ikinci pasta topun şiddetini ayarlama doktorasını Sosa’ya verelim ve gol vuruşunda ayak değiştirmenin neler ürettiğini uygulamalı gösteren Gomez’i ‘ben golcüyüm’ diyenleri bir sandalyeye bağlayıp ekran karşısında saatlerce seyrettirelim...
Sonra da soralım: ‘Sen ne işe yararsın Atiba?’ diye...
Sadece istatistik yükselten, kaptığını en yakınındakine vermekten başka bir işe yaramayan bir oyuncusun...
Bir zamanların Bülent Akın’ı, hatta yakın tarihin Maldonado’su olma yolunda hızla ilerliyorsun...
‘Ortadaki libero’ konusunda Biseswar denilen muhteşem bir adamı da görmüyor musun?..
Bir uç, bir kaç, bir vur, bir at yahu...
Biseswar her yerde, Atiba bir yerde…
Bir de sıkıntının sebebi, kendisi temas futbolunu iyi oynayan ve seven Beşiktaş’ın; kendisine temas futbolu oynandığı zaman sinirlenmesi ve hatalarının çoğalması durumu var ki, bu en önemli eksiklikleri oluyor şimdilik…
İlk yarıyı ancak sirklerde özel artistlerin atabileceği üç golle geçiyoruz...
İkinci yarının ilk 5 dakikasında 5’lik yapacak bir Beşiktaş, sonra kontrollü oyunu seçti. Tolunay Kafkas Biseswar’ı sola Beck’in üstüne attı ama verim alamadı…
Oyun böylece kilitlendi ve ancak bir kaza golü beklenebilirdi, ama son çeyrekte Beşiktaş’ı tamamen ‘iç bükey’ bir yarım saha savunmaya sıkıştıran Kayserispor’un da hakkını verelim...
MAÇIN ADAMI: Sanki nükleer enerji kullanan Biseswar
KIRILMA ANI:Sosa’nın topu iğne deliğinden geçirdiği an