Vaid Alil Ocic kızanım!

A -
A +

Bir adam İstanbul'da başladı, Karadeniz'in kuzeyinin doğusunda esti gürledi. Hırçın ötesi çırpınırken ve içi içini yerken Trabzon cenahının. Adam Bosnalı biri. Sabah sekizde içtima yapacak kadar da diri. Çok durmaz. Çünkü Trabzonlu, onu bırakın kimseden korkmaz. "Sepeti koluna herkes yoluna" kervanına katılır gider. Bu, yanılmayı istediğim bir durumdur ama Trabzonspor da çok büyük bir kurumdur. Çok önemli adımlar atılırken, saha içini ters yüz etmesi tek sorundur. Üç - beş "Gönüllü değil güdümlü" karşılamıştır Vaid Bey'i. Onlar Farozlu bile değildir. Şık dursun diye çağrılmışlardır ama sık bile duramamışlardır. Hava alanında saf bile oluşturamayan minnacık topluluktaki Trabzonlu saf aşıklar, kulübün tepe taklak gayri safi yerel hasılasını sonunda kızanımın sırtına yükler. Kimdir Vaid Alin Ocic abey? Kimdir ki, asla ölçü olamayacak bir maçtan ve tek maçın tek devresinden don biçer takıma da nazlanır gibi yapar? Gittiği yerlerden kovulmuş, işsiz ve aslında Trabzon'a muhtaç ve biraz da aç ama asla ilaç değildir. "Dinlemeyeni atarım dışarı" demiş. Halt yemiş... PSG'sini önümüze koyarlar, o zaman adama sorarlar. "Saffet Susiç PSG'-nin efsanesidir ve Vaid Bey'in en az beş mislisidir." Alil Ocic kızanım kimdir ki, sabah sekizde Trabzon için çırpınan ve birçok doğruyu yan yana getiren yönetimi karşısına dizer? Bu beni çok üzer... Takımı "disiplinsiz ve kondisyonsuz, hatta yetersiz" göstermek ilk çabası olur ve ona angaje olmuş yönetimi diz üstü çöktürür. Sanki onun iki idmanıyla takım döktürür. Geçmişi küçülterek kendini büyüteceğini sanar. Yanına bile yanaşamayacağı Şenol Güneş'e "Gelinim sen anla" kabilinden dil atar. O bir "Gapçık aazlıdır". Orası da Karadeniz'dir. Ekim başında kondisyon yüklemeye kalkacak kadar "bilgisi yok fikri çok" biri olup ligimizi de, "Afgan Ligi" zannetmektedir. Şenol hocanın ayakkabısını bile dolduramayacak bir kariyerle, burnunu çok yanlış bir yere sokmuştur. Başını da derde. Çalışmayanı gönderirmiş. Vaid abey, sen Trabzon'a razı olmadın, Trabzon sana razı oldu. "Be gapçik aazlı gızanım." New York'da belediye başkanlığı yapmış La Guardia diye 1.52 boyunda bir adam vardı. Gelmiş geçmiş en iyi belediye başkanı olarak hâlâ hatırlanır. Demişti ki; "Ne zaman iyi bir şeyler yapmaya kalksam, bir takım iyi adamlar gelip her şeyi mahvediyor." İşte Trabzon'un son durumu. > Biz ahkama mahkumuz!.. Bir maç oynandı, üstelik özel... Maça gelen ülkenin de bir TV'si var, adı ZDF. Oranın da "Spor Stüdyosu" adında 40 yıldır kalıbı değişmeyen bir spor programı var. Format değişebilir ama şablon aynıdır. Program yapmak bilgi, deneyim ve para ister. Parayı star sandığına, yarı çıplak kızlara veya kavgacı ve saldırgan adamlara değil, program yapmayı bilenlere öderler. Türkiye'ye gelip, Sultanahmet'in mistik ortamına dekoru kurarlar. Beckenbauer, Christoph Daum, Halil ve Hamit Altıntoplar'ı da getiriler. Zaman ve mekan engelini aşmak için helikopter tutar ve Olimpiyat Stadı'ndan stüdyo ortamına taşırlar ve maçtan bir saat sonra canlı yayına girerler. Sonra da ileri geri pozisyon oynatmanın kolaycılığına sığınmadan adam gibi bir spor programı yaparlar. TGRT'de Spor Müdürü olduğum bir dönemde, kulakları çınlasın Genel Müdürüm olan Veysel Gani, bir gün bana, "Sen yaparsan program oluyor, başkasına versem problem oluyor. Üstelik program problemden daha ucuza mal oluyor" demişti. Biz maçı tek devre izlemiş adamın ahkamına mahkumuz maraton probleminde mesela. ZDF ise maçın içinden getirdikleriyle yabancı bir ülkede yapıyor, spor stüdyosu programını. Ayrıca bizimkiler ileri geri oynatacak görüntüleri olmayınca program da yapmıyorlar. Çünkü söyleyecek lafları yoktur. Almanya maçının 24 saat sonrasında bile ortada yoklar. Ama Almanya'da da lig yoktu ve onlar gözümüzün önünde spor programı yaptılar çünkü söyleyecek lafları vardı. Maçtan 24 dakika sonra 2 bin kilometre ötede ve canlı yayındaydılar. > Baktığın yeri tanı!.. Almanya karşısında milli takımımızda son üç maçın kralı Tümer'in üst direği kıran şutu dışında tüm pozisyonlar ve atılan iki gol hep "kaçan gollerden" geldi. Hep Oliver Kahn'dan dönenler, çerçeveye sokulamayanlar. Biz altı tane bulduk, iki tane attık ama ikisini de önce atamayıp sonra attık. Onlar 3 tane buldu ikisini Volkan inanılmaz kurtardı, birini de attılar. Almanya'ya karşı bu kadar çok şans bulmak oyuncuların ve hocanın büyük becerisidir. Ama iki tane buldun mu, birini mutlaka atacaksın. İlk golümüz dönen bir toptan, Nuri'nin golü de Necati'nin nereye atacağını benim tribünden daha atmadan anladığım ve nitekim kaleciden dönen bir toptan. Yani atamadığımız mutlak bir golün ardından topun mutlaka içeri girmek istemesinden attık golü. Ayrıca 17 yaşına rağmen kalecinin burnunun dibine gitmekten çekinmeyen, asla telaş yapmayan ve buzdolabı gibi son ana kadar kaleciye bakarak topa vuran Nuri ile tepeden tırnağa fundamental eksikli Necati'nin bu kadar tecrübeye rağmen telaşlı bir beceriksizlikle golü atamamasından. Atılan gole değil, kaçırılan gole bakmak lazım. > Nuri mi, Huri mi? Bir Nuri yakaladık ki sormayın gitsin. Dün gece Kanal A'daki "Sporvizyon" adlı programımda, hocaları Abdullah Avcı ve Hami Mandıralı ile yöneticisi Sami Çölgeçen'in Nuri Şahin hakkında verdikleri ayrıntıları kaçıranlar çok şey kaçırdılar. 17 yaşındaki çocuk önce insanmış, sonra sporcu... Ardından da büyük futbolcu. Meleklerdeki gibi bir yürekmiş ondaki. Oyun kuran, vuran, ve üstelik savunan müthiş bir adam kazandık. Emeği geçen herkese şükran. > S-ÖZ Sessiz kalan, razı olmuş demektir. (1991'de çekilen Regarding Henry filminden Harrison Ford'un sözü) > POST-İT Tümer'e kafam takıldı. Üç maçtır Milli Takım'ı sırtına aldı götürüyor. Bizde de böyle oynaması için Fatih hocadan görüş alalım. Aynı formül için İbrahim Üzülmez'i Milli Takım'a göndermenin yolunu bulalım. (Rıza Çalımbay) > Kimse Fatih Terim'in neleri yapamayacağını söylemesin. Sonra, kalkar yapar ve mahçup olursunuz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.