Vuvuzelanız batsın be!..
16 Haziran 2010 01:00
Koşanın, mücadele edenin ve daha mertçe oynayanın, "iter kakar maçı alırım" diyen usta tiyatroculara egemen olduğu bir kupa izlemekteyiz. Anormal futbol gösterilerinin olmadığını ben de görüyorum. Reel futbol, futbolu küçük "sit-com"lar şeklinde oynayanlara üstünlük sağlıyor. Bu da aklımızda kalacakları azaltıyor ve işi yavanlaştırıyor ama meseleye futbol analizlerinden öteye, bir kültürler buluşması olarak bakıp küçük zevk kırıntıları ile yetinmeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Yetti ama... Sahanın içinin yavanlığına ekleyecek tek şey "kültürlerin buluşması" diyeceğiz, ama ona da arı kovanına çomak sokulmuş gibi gelen bir tribün kakofonisi izin vermiyor.
Bir Budist takımla bir Ortodoks takım oynayıp forma değiştiriyor, bir Müslüman takım bir Katolik takımla dostluk içinde maç yapıyor, bir çekik gözlü bir Latin Amerikan takımı oyuncusunu çalımlıyor, ama bunları biriktirmek ve renkli tribünleri görmekten korkar olduk.
Sesi kısmaktan Tansu'yu, Levent'i, Yalçın'ı, Erdoğan'ı duyamıyor ve dinleyemiyorum.
Bir ara hatırlıyorum 1994 Amerika'yı. Roger Milla Ruslara o unutulmaz golü attığında kulübe görüntüye gelmiş ve orada 17 yaşından gün almış bir oyuncuyu görüp oyuna girsin istemiştim. Golü atan 42 yaşından 37 gün almış olarak tarihe geçmiş, kulübedeki oyuncu ise oyuna girse iki oyuncunun yaş farkı 25'i aşmış olacaktı.
Adı Rigobert Song idi o genç delikanlının...
Bu kez Rigobert kulübede ve yanında "evlatlığı" Aleksander Song oturuyor. Yaşı ise 17...
Bu tarihi rastlantının tadını çıkarmaya çalışıyorum, oynanan futbolu görmezden gelerek, ama tribünlerin beynimi tırmalayan "cızırtısı" izin vermiyor.
Ne "AR-HEN-TİNA" çığlıkları duyuluyor, ne de "İNGLAND" diye çığıran tribünler. Hakemlere ıslık yok, gole alkış yok.
Kaçan gollerin efekti çoktan ölmüş...
Şu vuvuzelayı ortadan kaldıramazlarsa, futbolun seyir zevkini ortadan kaldıracaklarını göremiyorlar.
Futbolu mevta ettiler haberleri yok
Futbolun kendisini ortadan kaldırdılar zaten.
Ruhu emilip çıkarılmış futbolu şu son vuvuzela yüzünden omuzlarda götürüyoruz mezarlığa.
"Keşke Platini elini sokmasaydı da işe, Kuzey İrlanda gelseydi şuraya" diyenler çoğunlukta Domenech'in iğrenç Fransa'sını gördükten sonra.
Kore kuru koşularla Yunanistan'ın doymuş yağ oranı tavan yapan takımını ezip geçiyor.
Kamerun havalarda, ama Japonya daha takım...
Bir Sırp Sırbistan'ı yeniyor. Sırplar takım olmaktan uzak, "nasılsa yenerim bunları" havasında ve ters yüz edilip bırakılıyor sahanın kenarına.
İngiltere ve İtalya'nın "buruşuk" futbolu dersler alıyor daha iyi mücadele eden ve koşan rakiplerinden.
Ama bunları biriktiremiyorum ki iğrenç vuvuzuela yüzünden...
Sırbistan'ın hocası Antiç malumunuzdur, Partizan kulübünde yetişmiştir. O gün eski yardımcısı, U16 takımının eski hocası ve ezeli rakibi Kızılyıldız'ın eski oyuncusu Rajevac'a kaybediyor. İlginçtir takımların içinde en köklü rekabetten gelen bu iki teknik adamın yolları rakip olarak ilk kez kesişiyor ve boynuz kulağı geçiveriyor.
Bunu bile göremiyoruz topu kovalamaktan.
Düşünün ki bir kupa, renkli tribünleriyle en güzel kupa olacak iken, tribün seslerini dinlemek bile şovun bir parçası olmaya yetecek iken, stadın yarısı kulak tıkaçlarıyla maç seyrediyor.
POST-İT
1991 yılında oynanan Sovyetler Birliği-Endonezya maçının rekoru hâlâ kırılamamıştır. O maçta Sovyet Rusya tam 27 korner kullanıp çerçeveyi bulan tam 68 şut atmıştır. Endonezya'nın ise rakip kaleyi bulan bir tek şutu ve bir tek korneri bile yoktur.
Rekor ise maçın 0-0 bitmiş olmasıdır.
Futbol böyle bir oyun işte...
İtirazım var!..
Tarihte ilk resmi maç itirazı 1916 yılında gerçekleşmiş.
O gün; Uruguay Şili'yi 4-0 yenmiş ve Şili maçın sonucunun geçerli sayılmaması gerektiği sebebiyle itiraz etmiş. Resmi dilekçedeki gerekçe çok ilginçtir.
4 golün ikisini İsabello Gratin atıyor, diğer iki gol pasını da Juan Delgado veriyor.
Ve bu adamlar siyah...
Siyah oyuncu oynattılar
diye itiraz ediyor Şili.
İşin en ilginç yanı ise Şili'nin itirazının 4 ay incelendikten sonra karara bağlanabilmesi, yetkililerin uzun tartışmalardan sonra karar verebilmesi ve ancak 4 ay sonra maç sonucunu tescil edebilmeleri.
Ben de siyahların filleri çağırdığı vuvuzela yüzünden maçların sağlıklı bir ortamda oynanmadığını söyleyerek itiraz etmeye hazırlanıyorum.
S-ÖZ
"Boş bardak damlayı tanıyamaz, dolu
bardak da taşıyamaz.."
Kahramanmaraş'tan Asuman göndermiş...
İngiltere garabeti
Şu İngiliz Milli Takımının asla "Premier Lig'in " içinden süzülmüş bir takım olduğuna inanmıyorum.
1950'de, federasyonu ve ligi olmayan ABD takımına "10'dan fazla atarlar mı acaba" diye beklenen bir maçta 1-0 yenildiklerinden beri işleri bu düzeyde bir türlü rast gitmiyor.
İçindeki yabancılar çıkarılınca Premier Lig'in nasıl sıradanlaştığının tipik bir kanıtıdır İngiltere Milli Takımı.
Bu dersi yıllardır alıyorlar ve bıkmıyorlar. İçindeki yabancılar çıkarılınca İngiliz Ligi'nin "bi halt" etmediği bir kez daha görüldü.
Löw'ün 1998-99 sonunda Fenerbahçe'den, 2001'de ise Adanaspor'dan, Del Bosque'nin ise Beşiktaş'tan arkalarından teneke çalınarak gönderildiğini unutmayın.