Yeni hoca bir şeyler katacak mı merakıyla izlemeye başladım maçı… İkinci yarının özeti ise "Zavallı Muslera" olabilirdi ancak…
Öyle bir hale geldi ki iş; Galatasaray'ın herhangi bir başarısızlığı bizi şaşırtamayacak ama bir maçı iyi oynayıp kazansa çok şaşıracakmış gibiyiz...
Tamamken iyi oynayamayan bu takımın bu kadar eksikle ve puana hava-su kadar ihtiyaç duyan bir rakibin sahasında sadece acaba Hollandalı bilmediğimiz bir dokunuş yapabilir miydi merakı içindeydim maç başladığında...
Maç aslında Bilal Usta'nın markalaştırdığı bir 'ölü yaprak' vuruşuyla başladı. Sao Paulo üstünden Avrupa aktarmalı olarak 21 saatte takımına ulaşan 'uykusuz kaleci' Muslera'nın ilk yere yattığı dakika 23 ise; o maç o kalecinin lehine dönmüş demektir...
Ancak ilk yarı eşit bittiyse bunun nedeni ikinci bölgede pasif oyunu seçen Galatasaray'ın buyurgan tavrı ve dikkat çekici burnundan başka özelliği olmayan Carole'un abuk sabuk hareketleri ve yakaladığı en önemli 'takımın lideri olma' fırsatını kullanamayan Emre Çolak'ın sıradanlaşan futbolcu halidir…
***
İkinci yarının manşeti ise 'zavallı Muslera' olabilir ancak... Öne geçtiğinde ne yapacağını bilemeyen bir takım ve arkasında oynayan adamın Tarık çapında olduğu bir Podolski...
Bu sonuca bile şükredecek hale geldi Galatasaray...
Eskişehirspor'u UEFA finali oynayan Sevilla seviyesine çıkarmak ancak bu Galatasaray'ın bu oyun planı, bu yönetimi ve bu teknik kadrosuyla mümkün olabilirdi...
Özetle bu Galatasaray'ı yenmeyeni döverler diyelim ve geçelim...
MAÇIN ADAMI: Nadir Çiftçi... Bu Galatasaray ona hafif geldi...
KIRILMA ANI: Üçüncü gol ile kırıldı maç...